18 Aralık 2009 Cuma

gezi zamanı ;) "bir daha çal Sam" demeye gidiyorum!


.
Humphrey Bogart, Ingrid Bergman’ın oynadığı efsanevi film Casablanca...

Fas/Morocco ve Kazablanka bizzat gidip görmek istediğimiz yerlerden biriydi.
2009 yılına ait son iznimizide önümüzdeki hafta Fas seyehati ile kullanıp bitirmeyi düşünüyoruz kısmetse.

Epeydir bu tatil için İsveç dolaylarını düşünüp, mevsim itibari ile güneylerde daha ılık bir yere gitmenin (1,5 yaşında bir bebekle yatmadan yatmaya içeriye gireceğimizi düşünerek) daha mantıklı ve kolay olacağına karar verdik.

Mısır, Fas, Tunus, Suriye arsından ilk tercihimizi Fas' dan yana kullandık. Benim ilk Afrika kıtasına ilk ayak basışım olacak inşallah. Öz.ün iki kez Mısır seyehati oldu. Bense aşırı pis oluşundan piramitleri görmek istememe rağmen malesef gidemedim. ( Sharm el sheikh daha iyiceymiş diye duydum )
Demeyin ki ne pipirik kadın, burda sanki sarayda yada cam fanusta mı yaşıyor!
İlkinde karnı burnunda hamileydim. O riski alabilecek durumda değildim.
İkincisinde A.Y. 3 aylık filandi sanırım. O nu riske edebilecek durumda değildim.
Ve şimdi ise malum H1N1 durumları.
Neyse Mısır a gidip bizzat görenler beni anlayacaktır. Anlamasazda ne farkederse !
Çok kereler çadırda, köyde kalmış, hatta ve hatta wc siz yerde bile kalmış biri olan beni varın sizde öyle sanın ;P
Yalnız unutmayın doğal ilkel yerde kalmakla, gelişmiş fakat insanlar tarafından pisletilmiş yerde kalmak arasında çok büyük -en azından benim midemin kaldırmadığı kadar büyük- farklar var!

Suriye yi bize rehberlik edecek sıklıkta gören babamız için eledik.

Geriye kaldı Fas ile Tunus.

Fas ı seçmemizi birazda THY sağladı diyebilirim. Seyahat için düşündüğümüz tarihlerde THY da ayın fırsatı içinde Fas uçuşu da vardı.
Ne şans !
bize 1000 TL kar ettirdi. Teşekkürler THY ;)

Yukarıya şimdiden sahra çölünün şuradan aldığım fotoğrafını koyuyorum çünkü gidip kendim çöl fotoğrafları çekebileceğimden emin değilim.
Her ne kadar çölü görmek, berberi çadırlarında gecelemek hatta bir kaç gece kalmak istesemde A.Y. ile nasıl olur bilemiyorum. Bekleyip göreceğiz, şartlara göre karar veririz.

Aslında bugün kendimi öyle yorgun hissediyorum ki.....
Gidip otelde sadece dinlenmek, uyumak, boş boş oturmak (rezervasyan yaptırdığımız oda okyanus manzaralı. Sevdiğim iki adamla, elimde naneçayımla, bu manzara eşliğinde boş boş oturmakdan bahsediyorum ;) ) fikride cazip gelmiyor değil. Ama gezimaniası bir adamla ve bir saniye dahi yerinde duramayan O nun kopyası bir küçük adamla bu nasıl mümkün olur bilmiyorum. Bu hareketlilik öyle seviyedeki bu konuda hayal kurmamı bile engelliyor baksanıza!!!

Hani bir ara bir domestos reklamı vardı.(yanılmıyorsam domestostu) Çocuğun bir ayısı vardı. sürekli peşinde sürüklediği., sürekli kirlenip yıkanmak zorunda kalan. Ayıcık en sonunda " beni domestos değil bu hayat yıpratacak" diyordu.
hıh işte bu sahne sık sık gözümün önüne geliyor, bende o ayıcık gibi hissediyorum :)
Önde Öz. arkasından sürüklediği e.t.

Bu demek değil ki bu durumdan şikayetçiyiiiiim. Asla. Allah a büyüklüğünce hamd olsun :)
Bende gezmeyi çook çok seviyorum sadece bazen Öz.ümün bu hızına yetişemiyorum.

Öz. bir haftadır Bükreşte. İnşallah bu gece dönecek. İki gecedir A.Y. "ödan ödan" diye aranıyor.
İlk günler tam farkında değildi galiba. Neyse ki bu sabah "akşam inşallah gelecek annecim " diyebildim. Dün konuyu değiştirmiştim. Yarın gece akşam gelecek desem anlarmıydı acaba?
Zaman kavramı kafasında tam oturmadığı için hemen geleceğine dair bir beklenti içine girmesini istemedim.

Şimdilik hoşçakal blog.
Dönünce seyahatin ayrıntılarını paylaşma dilekleri ile hepiniz sağlıcakla kalın.
Allah a ısmarladım
.
.
********************************

17 Aralık 2009 Perşembe

5. Hastalık ve iyi ki çocuğuma ben bakmıyormuşum !



Pazartesi bakıcımızla günün değerlendirmesini yaparken;

bakıcımız:  her şey normal.  Yemeğini yedi. Sabah 10 da uyuttum öğlen 1 de uyandı. sabah uykusu uzadığı için öğleden sonra uyumadı. 

e.t. : gece uyumadığı ve bizi uyutmadığı için tabi uyur!

Bakıcımız :  Oyununu güzel oynadı, şimdide karnını doyurdum, altıda temiz.

en sonunda ekledi;
yalnız istersen A.Y. yi bir dr. a götür !!! ????
Tam olarak kızamığa benzemese yani kızamıktaki  kadar fazla olmasa da yüzünde ve vücudunun şuralarında ve şuralarında hafif kızarıklık var.

e.t. : dur bakiim

bakıcımız : su çiçeğide değil çünkü onda azda olsa sulanma olurdu.

e.t. : acaba yediği bir şey alerjimi yaptı?  (bu arada ben hala dr. götürecek kadar bir kızarıklık göremiyorum)

bakıcımız:  ben farklı birşey vermedim, ya sen ?

e.t. : yoooo.


Konuşmadan sonra içime düşen kurdu ancak Dr. çıkartabilecekti. Bende öyle yaptım ve tecrübeli bakıcımızın tecrübe ve yönlendirmesine kulak verip dr.un yolunu tuttuk.

A.Y. doktordan bizce olumsuz hiçbir görüşme geçirmememize rağmen nasılsa korkmuş bir kere ve daha içeri girer girmez bana yapışıyor. Ayırabilene aşk olsun!
 E bu halde nasıl muayene edilebilir ki?
Neyse ki muayenehanenin yeni dekoru olan boydan boya akvaryum desenli duvar kağıdı biraz ilgisini çekti.
(Biraz kelimesinin ifade ettiği ölçü yarım dakika kadar ! bunada şükür )

güç bela A.Y. nin malesef çaresizce ağlaması  eşiğinde :(  sırtını ancak eli kadar aralaya bilen Dr.umuzun muayenesi ve zorlayarak boğazına bakması  akabinde teşhisini koydu:
5. HASTALIK

e.t. : o da ne?

dr. :  Belirtiler A.Y. de çok az. Hafif atlatıyor.  (çoook şükür)  biraz gribe benzer. Kızamıktaki kadar fazla ve belirgin olmayan döküntü eşliğinde biraz burun akıntısı ve halsizlik gibi basit grip belirtilerini taşıyan, en bilinen tariflerinden biri yanağına tokat yemiş çocuk  gibi yanaklarında kızarıklık olan, spesifik bir tedevisi olmayan, ilk gün yüzde başlayan, takip eden gün/günlerde vücuda yayılan ve sonraki günlerde de geçen kızarıklarla  devam eden, takriben 5-7 günde iyileşmesi beklenen bir hastalık.

e.t. : Bildiğimiz suçiçeği, kabakulak gibi bulaşıcı hastalıklardan birimi?

dr. : daha çok grip gibi diyebiliriz. Bulaşıcılığı hastalık kendini göstermeden önceki 10-15 günlük kuluçka dönemindedir ve bu dönemde % 30-%50 seviyesinde bir bulaşıcılık gösterir. Kan ve tükrük gibi salgılar yoluyla bulaşır. Hastalık kendini belli ettikten sonra genellikle bulaşmaz. . Hamileler hastadan uzak dursa iyi olur. Çünkü hamilelikte geçirilmesi bebekte yüksek anemiye sebep olabilir.

Reçete :  Peditus 3x1

e.t. : başka yapmamız gereken birşey?

dr. : Boağzında hafif kızarıklık var. Bağışıklığını yüksek tutmaya çalışırsak iltihap kapmazsa kolay atlatır.  (inşallah)  Hafif ateş olabilir. Çok yükselirse ve kızarıklıklar aniden ve çok artarsa getirirsiniz.
Bu hastalığın yüksek ateşle seyredeninede 6. HASTALIK deniyor.

Zorla boğazı bakılırken biraz kusma belirtisi gösteren A.Y. yutkununca bende derin bir ohhh çekmiş atlattık demiştim. Erken karar vermişim. Ben bir yandan Dr.la konuşup bir yandan A.Y. nin üzerini toparlamaya ve O nu teselli etme maksatlı sarılmaya çalışırkeeeen........
Oğlumu bakıcımızın her zaman yaptığı gibi  bana teslim etmeden karnını çook güzel doyurduğunu, hatta menüde domates olduğunu ve bebeğimin artık bebeklikten çıkıp çocuk (ne çocuğu hatta neredeyse büyük insan ) olduğunu anladım !!!!
Neyseki kirlenen yerler sadece A.Y. nin tişörtünün komple önü ve benim kabanımın sağ ön tarfı ile sınırlı kaldı. 
Dr. umuzun yardımcısı bizimde yardımımıza yetiştide iyi kötü temizledik üzerimizi. Tabi koku konusunda pek bişey yapamadık !!!   ııyyyy neyse kapadım bu konuyu.

Hastalığa dönersek;
Bu da böyle bir tecrübe oldu bize. Çok şükür ki hiç anlamadan atlatık/atlatıyoruz.  Ve yine çoook çok şükür ki bu olay bu hafta oldu. (Allah beterinden korusun) Ancak haftaya çıkmaya düşündüğümüz seyahatte başımıza gelseydi diye düşünmeden edemedim. (sağ salimen gider gelirz inşallah)

Veeee bu hastalıkta madalyayı canımız bakıcımız  Emriye ananemize veriyoruz.
Emriye ablacım vallahi seni tebrik ediyor ve başarılarını devamını diliyorum ;)
A.Y. ye ben kendim bakıyor olsam kesinlikle bunu anlamaz ve dr.a da götürmezdim, her ne kadar hafif seyrediyor ve belki kendiliğinden bile geçebilecek durumda da olsak geçiriyor olduğu bir hastalığı bilmek elbette çok önemli.
Dikkatini tebrik ediyorum.

Bence A.Y. dışardan bakıldığında bu hastalığı belli edecek hiç bir belirtiye sahip değil. Kızarıklıklarda dahil. Yanağında  çok az bir pembelik ve isilik gibi çok hafif kabarıklıklar vardı. Vücudundakileri halen tam olarak görebilmiş değilim. Sadece bacağına ve boyun bölgesine dokunduğumda elime isilik gibi pürüzler geliyor o kadar. 

Çalışan anneler;

Biz elimizdekinin en iyisini değerlendirip çocuğumuza birinin bakmasına karar verdiysek  kendimiz bakamadığımız için üzülmeyelim.
Üzülmeyelim ve vicdan azabı duymayalım. İnşallah çocuklarımız emin ellerdedir.  Ben bu olayla bununda gerçekten bir meslek olduğunu, ehline verildiğinde çok güzel sonuçları olabileceğini bu olayla anladım. Ve aslında A.Y. nin gelişimi ve mutluluğuna olan katkıları ile daha öncede farkındaydım.

Oğlumun Emriye ananesi (A.Y. ye böyle hitap ediyor.) seni karşımız Allah çıkarttı. Seni - ve aileni- tanıdığımız için çok mutluyum. Elhamdülillah.  Allah senden razı olsun. Biz çok razıyız (lütfen maşallah deyin ;) )
Seni bir başka yazıda uzun uzun yazmak istiyorum. (her ne kadar sen bu satırlarda yazılanlardan habersiz olsanda ) 

Ve bizi buluşrturan sevgili Süreyya ablacığım Kanadalardan beni okuyabiliyormusun bilmiyorum. Ama sendende Allah razı olsun. Ne iyi bir iş yapmışsın  ;)
(seni hep anıyoruz)
.
.
********************************

15 Aralık 2009 Salı

hediyem geldi !



Prima Rima bir güzellik organize etti.
Seksen küsur kişi bu organizasyona eşlik etti. Çok güzel oldu.
Hediye almayıda vermeyide çok seviyorum. İkiside çok heyecan verici.

Veee işte benim hediyemde geldi  :)

ailembenim.blogspot.com  bloğunun  sahibi   Enne   bana hediye gönderecek kişi imiş.
Çok hoş bir bileklik göndermiş. Kendisine teşekkür ediyorum.




İşte bilekliğim bu  :)

Ve bu da bileğimdeki hali............


Tekrar teşekkür ederim Enne cim.  Bende aynı güzel dilekleri senin için diliyorum  :)
Bloğuna kızınla ve oğlunla nice mutlu notlar kaydetmeni ve o yazılanları okuyabilmeyi diliyorum.


Not: hediyen cuma  elime geçti ama fotoğraflayıp siteye yüklemem malesef bu günü buldu.

11 Aralık 2009 Cuma

Mr.Potato Head ***indirimde***


A.Y. nin sevdiği oyuncaklardan birisi Mr. Potato idi.
Biraz da bu oyuncak sayesinde ağız, burun, göz, kulak, kol, dil  gibi organların yerini iyice öğrenmiş oldu.


Bu oyuncağa olan ilgisi ile babası O na Mr. Potato head ve arkadaşlarını getirdi. 



Hepside çok hoş. Önceki Mr.Potato Headimiz gibi ağız, burun ve gözleri tek tek olmasada bunlarda kimlikleri ile ilgili değişik kombinler yapmak mümkün. A.Y. henüz bu kadar çeşitlendirme yaparak oynayamasada Potato Head ailesini seviyor.




Şimdi onlar bizimle birlikte yaşayan ve bakımlarından A.Y. nin sorumlu olduğu  4 kişilik bir aile. -şimdilik sadece karınlarını doyuruyor o ayrı ;)-
Her ne kadar broşüründe onları patates kafa ve arkadaşları diye tanıtsada bi onları bir aile yaptık :)

İş yerinden bir arkadaşım oyuncaklarla ilgili  indirimden  bahsetti. Baktığımda sevdiğimiz bu oyuncağında  gayet güzel bir indirimde olduğunu gördüm ve hem A.Y. nin oyuncakları ile ilgili bir not olmuş olur, ( üstelik hali hazırda çekilmiş bir fotoğrafları da varken, her ne kadar ötü çekilmiş olsa da :P  )  hem de ilgilenen çocuklu okurlara güzel bir bilgilendirme olur diye düşündüm  :)

Sadece Mr. Potato Head ile ilgileniyorsanızda buraya bakabilirsiniz.
İndirimler gayet iyi. Hem erkek hemde kız çocukların severek oynayacağı, oynarkende öğreneceği bir oyuncak.

9 Aralık 2009 Çarşamba

adım adım Caillou.

Arkadaşım çok şükür hastahaneden çıkmış. Dua eden herkese teşekür ederim. Allah razı olsun.
Hepimizi Allah korusun.

Keyifsizlikten ve yoğunluktan bir türlü yazı yazamadım. Kısmet bugüne imiş.
Beni merak eden Ebrucuğuma burdan teşekkür ediyor ve öpücükler gönderiyorum.   ;)

A.Y. caillouyu  çok seviyor.
Aslında Cailloudan çok başlangıç ve bitişini izlemeyi, cıngılını dinlemeyi seviyor.
Caillou başlayınca en fazla 1- 2 dakika izleyip dikkati dzğılıyor. Başka oyuncaklara/işlere dalıyor.
Ta ki  biterken tekrar caillou müziği duyulana kadar. Müzik başlayınca evin neresinde olursa olsun hızla (bu hızla kısmı görülmeye değer. Bıdı bıdı acemi bir koşuş :) ) televizyonun karşısına geçiyor.


günün herhangi bir saatinde;
A.Y. :  dıt dıtdı dıtdı dıt      
kaaa yuuuu  
                        e.t.   : A.Y. kayyunun kardeşinin adı ne?
   A.Y. : roji                        
             e.t.   : Peki kedisinin adı ne?        
A.Y.  : cilbıt                
     
Bir gün;

AY.  :  a bee ceeee          
e.t.   :   ! ! ! ???              
                        e.t.  içinden  :   Allah Allah bu çocuğa bu harfleri babası
yada bakıcısı  öğretti herhalde.)      

daha sonra birgün tevafuken;

oyuncak telefon :  a be ce de  e fe  geee....     
a ha  alfabenin ilk üç hafini nerden öğrendiği anlaşıldı  :)


başka birgün  A.Y. babannesinde;

       babannesi :  huu dedee huuu dedeee   
                 elinde peynirli pidee
               yorulmuş gide gide
                 huu huuuu huuuuuuu


Uyku saatinde ;

        e.t.  : ee ee ee eeeeeeeeeeee
                   ee ee ee eeeeeeeeeeeee
A.Y. :  kaa yuuuu           
    e.t. : tamam kayyuu
        dıt dıtdı dıtdı dıt
        dıt dıtdı dıtdı dıt
         dıt dıtdı dıtdı dıt
   kaaa yuuuu
A.Y. :  a  be  ce            
e.t.   : tamam a be ce    
                  a  be  ce çee dee e fe
                           geeee  yumuşak ge he ı  i .....

A.Y.  : balonumuuu        
              e.t.   : tutup balonumun ipiiiinden
                 onunla uçmak isteriim.
                rengarenk balonumun
                                                         mavi yeşil renkleriii sanki  bana gülümsüyooooor.
 A.Y. : a be ce                
  e.t. : tamam a be ce    
               a be ce çee dee e fe
                          geeee yumuşak ge he ı i .....
  A.Y.   : uuu de de                
                e.t.   : huu dedeeee  hu dedeee.....
..............

(A.Y.  iyice mayışmış, göz kapakları  yarılanmış  ve  e.t. nefesi tükenmiş boğazı kurumuş bir halde )
        e.t.  : eee eeeeee eeeeeeeee
                        A.Y.  :  ...............  (nihayet A.Y. uykuda)
  :)
Bu çocuk bana değiştir oynatıyor resmen !!!
 bu anlatığım olayda bazen daha istediği şarkıya başlamamla bir diğerini istemesi bir oluyor.
Anlasa diyeceğim ki :  oğlum adam mı oynatıyorsun ?  :)
O nu uyuttuktan sonra konuşmaktan bitap düşmüş  ve dağılmış bir şekilde salona dönüyorum.
        




En sevdiği eşya,  yanından ayırmadığı (uyurken bile elinden bırakmadığı)  kalemi.
kalemin adı  ilk   ka  idi. İsterken ka ka ka diyordu.
sonra  gale  oldu. gale gale......
şimdi ise  kalem
:)



çoktandır resim yapıyor(uz).
Bu demir tozlu tahtalar olmasa naparmışız?
Bir yüzü tahta, bir yüzü hayvanların hareket edip ses çıkardığı bu çanta şeklindeki televizyonlu oyuncağı
çook seviyor. (Son zamanlarda TV gibi olan yüzü ilgisini çekmiyor. Galiba hayvanları öğrendiği için.)

Caillouyu ilk kendisi çizip Kayuu diyerek eli ile gösterdi.
Ve hatta benim çook eski bir bebeğim var.
(Okul yıllarında Öz.ümün hediyesi idi  :P ( bir gün fotoğrafını çekip koymalıyım.)
O bebeği gösterip kayuu diyor. Dikkat edip bebeğe baktım hakikaten bizim bebek kayuu ya benziyor  :)
Neyse konumuz resimdi.
İşte artık o bir   kayuuu   çizicisi :)))
Buyrun adım adım kayuu çizimi.



Bir tane yetmez iki olsun.....
:)


ikide yetmez üç olsun...




Yapamadığı  şeyler olduğundaysa çok sinirleniyor.
Sadece resim konusunda değil. Diğer oyuncaklarda, beceremediği şeylerde de malesef böyle. Sinirlenip bozuyor, yırtıp atıyor, dağıtıyor vs....
bu konuyu son gidişimizde Dr.una sordum.
Zor şeyler göstermeyin.
Yaptığı şeyleri düzeltmeyin (oyuncaklar için) ve güzel yaptığını ssöyleyin dedi.
iyi ama biz zaten öyle yapıyoruz!!!
Ve daha ne yapabilirm bilmiyorum  ????


3 Aralık 2009 Perşembe

üzgünüm.......

Bayram ertesi işe döndüm ve acı bir haber aldım.
Aynı iş yerinde fakat farklı bir bölümden bir arkadaşım domuz gribi yüzünden yoğun bakımda yatıyormuş :(
Solunum cihazına bağlı 
Ve uyutuyorlarmış halsiz bedenini.

Duyunca beynimden vurulmuşa döndüm.
Direk siması geldi gözümün önüne, öyle tatlı, öyle temiz, öyle güleç.....
İki tane evladı var.
Rabbim evlatlarının hürmetine O nu sevdiklerine bağışlasın.

O günden beride elim gitmedi işte birşey yazmaya.
Biraz önce uyandırdıklarını ve solunum cihazından çıkardıklarını öğrendim.
Çok şükür.
Çok şükür.

Acaba aşı yaptırsak mı diye tekrar düşünmeye başladım ???  ama yine bir karara bağlayamadım.

Neden etrafımızdaki insanları ne denli sevdiğimizi böyle acı tecrübelerle anlarız?
Ben arkadaşımı seviyordum ama bunu O na ne denli hissettirebildim?
Yeterince olmadığı kesin :(
Günlerdir eve gidince dahi yüzü gözümün önünden gitmiyor.
Gelince O na  O nu ne kadar çok sevdiğimi ve daha çok görüşmek istediğimi söz söyleyeceğim.
Söz.


Sizde O na dua eder misiniz?

.
.
***************************