26 Şubat 2010 Cuma

son kuşakla ilk kuşak.....

Son kuşak ve ilk kuşak.
ve 76 yıllık fark.....
Aynı oyun içinde...
....tıpkı aynı dünya içinde olduğu gibi.

Ama 76 yıllık fark oyunun parçalarını birleştirmesini zor kılıyor.
Tıpkı değişen dünyaya adapte olmasını zorlaştırdığı gibi.
İşte bu noktada aynı duyguları paylaşıyorlar sanırım, yeni geldiği dünyaya adapte olmaya çalışan A.Y. ile.

İlk kuşak aktörümüz  Öz.ümün dedesi
A.Y. nin Davut dedesi.
Bir elinde lego kutusu içine yanlışlıkla girmiş aqua doodlenin üçgen stampası ve diğer elinde legonun parçası olan çatıyı bağdaştırmaya çalışıyor.

76 yıllık farka rağmen aynı bakış açısı.
Galiba bu yüzden çocuklar dedeler ve nenelerle çok iyi, bizden iyi anlaşıyor  :)

P.S. : fotolar kötü!  ama anın yakalanması için hiç yoktan iyi    ;)


24 Şubat 2010 Çarşamba

pantAlon giymek üzerine......

Geçen kurban bayramından kalma bir dizi fotoğraf.....

18 aylık bir insanın ilk pantolon   pantalon  giyme denemesi......
(doğrusu pantolon mu? pantalon mu? TDK ya bakmalı ama şimdilik elim pantolona gitti :P yanlışsa siz düzeltin ;) )
Düzetme anneyazardan geldi. Doğrusu PANTALONmuş efendim. Varsa ben  cahil gibi bilmeyeniniz öğrenmiş olsun :P Teşekkür ederm  :)
Videosu olsaydı da ıhlamaları, ahlamaları duyurabilseydim.....
gayretini yeterince anlatabilseydim.

Ters düz kavramı yok ki gözünde, gönlünde, özünde....
hepsi bir.
Ters - mers iki bacağıda denk getirdi ya....
ama ayağa kalkmak !!!
İşte bu henüz bu kadar kolay değil....
sıra onada gelir inşallah :)
Bu küçük insan her geçen gün bilinçsizce saniyeler içinde bana yaptırılan ve fakat kendim yaptım sandığım birçok şeyin aslına ne kadar önemli ve aslında ne kadar zor olduğunu/olabileceğini tekrar be tekrar gösteriyor.
düşünüyorum.....................

19 Şubat 2010 Cuma

soğan soyucu mutfak robotu !!!

İlk tecrübemiz marketten yeni gelen patetes soğan poşetlerinin henüz yerlerine yerleşmeden A.Y. nin eline geçmesiyle gerçekleşti.

Bildiğimiz soğanın, daha doğrusu soğan kabuklarının bu kadar ilgisini çekeceğini hiç düşünemezdim.


Sonuç, ilk tecrübe için gayet iyi.

3 tane tamamen soyulmuş soğan !!!



İlk deneyimden sonra soğanlar A.Y. nin hep ilgisini çekti.

Nice kez diğer odalardan soğan kabuğu topladık :)

Son çalışmamız geçen hafta oldu.

A.Y. erzak dolabının kapağının açıldığını görünce, önüne çöreklendi.

Fakat bu defa ki soğanlar makineyi biraz zorladı :PPP

Genede sonuç tavsiye edebileceğim kadar iyi :P
Bilirsiniz mutfak robotları iyidir, güzeldir ama ortalığı biraz dağıtırlar ve parçalarını temizlemek zaman alabilir ;)

17 Şubat 2010 Çarşamba

terlik giymeyi ne zaman öğrendiniz?

bizim için terlik giymek ne de kolay oysa ki !!!
Bu fotoğrafları yaklaşık bir ay oldum aslında çekeli. Saçlarını henüz kesilmemiş. Ancak aklıma geldi.

e yarı bacak boyunda olunca terliğin büyüklüğü....


Genede başarılı buldum ben açıkçası :P

mesele ayağı yerden kaldırmamakta!

yeğenimin bizi ziyarete geldiği zamanlardan kalma bir terlik var evde. Onun numarası A.Y.nin ayaklarına daha uygun aslında (A.Y. 22 giyiyor o terlikler 25-26 filan) ama ne hikmetse onunla bu kadarda yürüyemiyor !!!

Her ne kadar saldıraya geçmeye hazır askerlere benzetsemde ben bu hayvancıkları, konser dinlemeye gelmiş onlar :P
Sanatçımız ağır top henüz hazırlanıp sahneye çıkamamış :PPP

16 Şubat 2010 Salı

krem sürmek/sürdürmek isteyen !?!???


Boyama kalemi tutan eline hakim olamayan A.Y. ca a nım aqua doodleyide böyle benzetti :)



Su dolu kalemi bu resimdeki gibi mavi renk çıkartıyor. Kalemde bildiğimiz keçeli kalem(yazı tahtaları için olan) mantığında çalışıyor. Tek ve en büyük fark mürekkep yerine su konulması. Su ile ıslanan kumaş turnusol kağıdı gibi renk değiştirince (mavi oluyor) sanki yazılmış gibi oluyor ve su buharlaşınca hepsi kendliğinden silinmiş oluyor.

Çok güzel bir alet, kim tasarlamışsa bravo. Çocuklar ıslak elleriilede şekil yapabilirler.

Gel gör ki benim yumolu yumom haklı olarak bu su dolu kalemle pastel boyayı (boyama kalemini) henüz tam ayırt edemediğinden,
annesi akıllıda yerden sulu kalemin muşambasını kaldırmadığından,
küçük picasso sanat çalışmalarının devamını aqua doodle üzerinde yapmış oldu.

Defneciğin annesi Yeliz kulakların çınlasın !!! Bak gör bizim ki ne hallerde :)))
Ama suçu bu sefer A.Y. ile paylaşıyorum :P
Haklı çocuk ne bilsin. o da kalem o da !

Neyse efendim gelelim bir diğer vukaatımıza!
zaman: 15.01.2010 pazartesi
yer : ben mutfakta A.Y. içerşerde bir yerde
A.Y. mutfağa telaşla yanıma geldi. Eller iki yana açılmış sanki dua eder gibi ellerini gösterip, "pis oldu, pis oldu" diyordu.
Ellerine bakıp "eyvah" dedim, neye buladığını anlamadan.
Temizlik maddelerinin olduğu dolabı kilitli tutuyoruz ve banyonun kapısıyla ışığınıda kapalı. Bu yüzden çok korkmadım ama ne olduğunu da anlayamadım.
"Nerden oldu annecim? " dedim.
Koştu gösterdi.
budan......
P.S. : merak etmeyin bu sefer etrafta başka yerlere bulaştırmamış. Yapışkan krem O nu şaşırtınca doğru yanıma koşmuş.
neyse ki :)
P.S. 2: Elindeki kremleri ben ve olay anının tam üzerine işten dönen Öz. paylaştık :) Hatta babasına bizzat A.Y. sürdü.
P.S. 3 : Boyu parmak uçlarına kalkarakta olsa tuvalet masasına yetiyor ve ordan aşırma yapabiliyor.
Şmdiye kadar biz parfüm sıkarken O da istediğinde burnuna uzatıp "kokla" diyerek şişesinden koklatıyorduk. O zamandan beri parfümün adı kokan oldu. Aklına geldikçe kokan ver kokan ver diye tuturuyordu. Bu günlerde bunların adı parfüm diyordum. Pafüm diye tekrarlıyordu.
Bu krem vakaasından sonra o kokanları kendi alabilmesi an meselesi !
Demek ki O almadan bizim kaldırmamız gerek.

12 Şubat 2010 Cuma

BÖYLE BİR VAHŞETİ İZLEMEK VE ÇOCUĞUNUZA İZLETMEK İSTEDİĞİNİZDEN EMİN MİSİNİZ?


Yunuslar intihar edebilirler mi? Sirk hayvanlarına yapılan işkenceden haberdar mısınız?


Sirk ve gösteri merkezlerindeki hayvanları izlerken göremeyeceğiniz tek şey, doğalarındankoparılmış ve yaşamları boyunca hapsedilmiş hayvanların yıllardır çektiği acı ve ızdıraplardır.
Pek çoğunuz Flipper hikayesini bilir ama hikayenin gerçek sonunu bilmez.

Flipper, bu sevimli yunus, film çekimlerinde intihar etti. Yunuslar intihar edebilirler mi diye düşünebilirsiniz. İnsan yapısının aksine yunuslar nefes alıp verebilmelerini kontrol edebiliyorlar yani istemli nefes alıp veriyorlar. Yunuslar yakalandıklarında ve doğal ortamlarından koparıldıklarında istemli olarak nefes almaya son vererek intihar edebiliyor. Flipper adlı filimin çekimlerinde kullanılan beş yunustan biri eğitmeni Ric O’Barry’nin kollarında intihar etti.


Yalnızca Türkiye bile gösteri merkezlerinde yapılan yunus ticaretinden elde edilen gelir 30-35 milyon dolardır. Türkiye’de biri Bursa Korupark’ta olmak üzere toplam 12 yunus gösteri havuzu var ve bu havuzlarda 50 civarında yunus çalışıyor. Üstelik yunus ticaretinin ülkemizde bir standardı yok. Bu ticaret tepkiler nedeni ile Avrupa ülkelerinde yasaklanmaya başladı. Oysa Türkiye, Rusya, Ukrayna, Mısır gibi ülkelerde yeni yeni canlanan ve çok talep gören bir ticaret alanıdır. Buna bağlı olarak her geçen gün yeni gösteri havuzları açılıyor.


Yunuslar bizlerin dünyasına ait değiller. Onları doğal ortamlarından koparan bizler, bu zeki ve sosyal hayvanların bedenlerinde ve zihinlerinde travmalar yaratıyoruz.


Yunus terapi merkezleri kurarak onlardan medet umuyoruz. Hayatlarını alt üst ettiğimiz ve travmalarla yüklediğimiz yunusların terapi sağlayacağını düşünmek bile trajikomik bir durumdur.


Sirk dünyasında ise durum içler acısı. Sirkler 1 ya da 2 saat boyunca izleyenlerin ağzını açık bırakır. Çocuklar için en eğlencelisi tartışmasız vahşi hayvanlarla yapılan şovlardır; tek ayağı üzerinde duran filler, alev çemberinden atlayan kaplanlar...


Sirklerin parlak perdelerinin arkasına geçtiğinizde "eğlendirmeye mahkum" hayvanların çaresizliğini görürsünüz.


Kırbaç, dar tasma, ağızlık, elektrik şoku, çelik kancalı sopa ve diğer acı veren aletler, sirklerde filler ve diğer hayvanlar için kullanılan acı verici materyaller arasındadır.


Aldığınız her bilet tüm sirk hayvanlarının ömürlerini zincirli kafesler arasında adeta cezaevi ortamında geçirmesine neden olmaktadır.


Sizler belki o gülümsüyormuş gibi görünen hayvanların gösteri dünyasındaki hayatlarından memnun olduklarını düşünebilirsiniz.


Çocuklarınız, gerçekleri bilmeden sirk hayvanlarını izliyor ve gülüyor. Çocuklarınıza gerçekleri anlattığınızda sirklerden nefret edeceklerdir.


Sirklerde, yunus terapi ve gösteri merkezlerinde alacağınız her bilet, gösterilerde kullanılan hayvanların acılarına ve yeni hayvanların yok edici bir süreç içine çekilmesine neden olacaktır.


Siz değerli anne ve babalar! Hayatlarını alt üst ettiğimiz travmalar yarattığımız bu canlılardan; çocuğunuza nasıl bir tedavi ve iyileşme sağlayacağını düşünerek onları bu sürece dahil ediyorsunuz. Yunus gösteri merkezleri birer endüstri haline dönüşmüştür. DOĞADER olarak sizleri, bu anlamsız ve tedavi etkisi olmayan süreçten çocuklarınızı uzak tutmaya davet ediyoruz.






İkisine de teşekkür ediyor sevgilerimi gönderiyorum.
Ve elbette Doğader e de.......
Konuyla alakalı söyleyecek bir şey bulamıyorum aslında.
Sadece anlayamdığım en zeki canlı olarak geçinen insan oğlunun, hayvanların kendi irade ve yetenekleri dışında birşeyler yapmasından(yaptırılmasından) ne anlıyor ve daha da beteri ne zevk alıyor olduğu!!!!!
Ve en beteride çocukları küçücük yaşlarında böyle (biliçsizcede olsa) sadistçe işlere dahil etmesi.
(böyle konunun hatırlatılmasını öyle sevindim ve hayvancıklar için öyle üzüldüm ki yorumumu burada da yayınlamak istedim.)
Bu konuda sirkde doğmuş çocuklar ve belkide kaçırılarak (daha çok eskiden olabilir) getirilen çocuklarında durumları bu hayvanlardan farklı değil, hatta daha da beter.
Bu konuyla ilgili küçükken (ilkokul 4 lerde filan) bir film izlemiştim. Yabancı bir diziydi yanılmıyorsam. Hatta yayın saati anneciğimin işten çıkış hemen hemen yemek saatimizdi. Genelde yemek yerken izlerdik. Sirkten kaçmaya çalışşan bir çocukla fili anlatıyordu yanılmıyorsam. Çok etkilenmiştim. Şimdi tekrar zihnimde canlandı.
Fotoğraf kaynağı ve bu konuyla ilgili yapılmış bir haberde burada. ilgilenenler için.

10 Şubat 2010 Çarşamba

yine olsa yine yaparım :P


En sevdiği oyuncak! kalem, boyama kalemi, lekeleme kalemi, defter.

Lekeleme kalemini o bize öğetti!
Hep biz O na öğretecek değiliz ya :) (aslında bu öğretme-öğrenme mevzusunu ayrıca girerim. Çünkü kimin kime ne öğrettiğini epeyce tarttışabilirim. konu konuyu açıyor. Bunu ayrı bir başlıkta açayım))
Nerden çıkarttı bu lafı bilmem. Acaba biz "oraya yazma-boyama leke olur" mu dedik?
Bilemiyorum.
Ama A.Y. bir gün bizden lekeleme kalemi !!! diye birşey istedi. Aynen ağzından çıkan kelimeler:
lekeleme kalemi ver, lekeleme kalemi ver !?!!???

Boyama kalemi diye bir olgu var kafasında ve bizden sık sık boyama kalemi istiyor.
Bu nerden çıktı?
Lekeleme kalemi de ne ola ki dedik.
Bir ihtimal tükenmez kalemi kast ediyor diye düşünüyoruz.

Bir gün geldi pastelle tanıştı yavrucak. yumuşacık dokusu nasıl hoşuna gitti. Hemencecik boyaması. Nede olsa şimdiye kadar sadece epeyce sert olan ve bastırarark boyayabildiği novacolorı ve yine novacolorun epey kalını olan bu boya takımını tanımıştı.

Ve o gün ilk defa zigzag yaptı kağıda renk renk. Düz bişey çizip bize -yılan tıııssss deyişide ayrıca şaşkınlık vericiydi. (yukarıdaki resimde ki yeşille çizimiş şey )
Şu kadarı aşikar ki;
ÇOK HIZLI BÜYÜYÜP, ÇOK HIZLI ÖĞRENİYORLAR.
öyleki neyi nerden öğrendiğini takip edemiyorum.

İşte yumolu A.Y. ye annesi bu aşkla bi koşu gider ve faberin 8 li pastel boyalarını alır. Yanında da 2 boyama kitabı ve bir rsim defteri.

Yumolu bu işe elbette çoooook sevinir.
Akşam A.Y. yi en zaptu rabt altında tutabildiği yer olan mama sandalyesinde anne - oğul faliyete başlarlar. (O dakikalarda Baba gündüzki fuarın ardından iş arkadaşları ile yemektedir.)

Boyama kitapları az gelir. Mama sandelyesinin tepsisi daha cazip gelir.

Boyaları sıkı sıkı tutan sıcacık ellerde nasibini alır.
Boyalarla oyalanarak yedirilen yemeğin ardından anne boyaları toplayıp(hepsini topladığını sanıp! ) yemek masasını toplamaktadır ki;
birazdan Yumolusunun avuçlarının ne kadar büyüdüğünü öğrenecektir.

A.Y. İçeriden seslenir;
-anneee geeeel, anneee çabuk geeel, anneeee çabuk geeeel.
anne "efendim oğlum" diyerek içeri girer ve küçük parmakların işaret ettiği yere bakar, bakar. Güler, güler....
makineyi bulur. fotosunu çeker. tam odadan çıkacaktır kiiiiiiiiiiiiiiiiii


üzerinde desen çalışması yapılmış koltukları fark eder.
Yüzündeki gülümseme beynindeki gülümseME sinyaline kalb olurken şaşkınlığı gördükleri ile gittikçe artar.

Hangi arada? neyle? derken ;
işte o minik sandığı avuçlara kendisinin farketmeyeceği şekilde bir boyanın rahatlıkla sığıdını anlar! Hepsini topladığını sandığı boyalardan laciver renkli olanı yumolu yununun elinde gitmiştir.
Ama artık çok geçtir. Heryer az çok nasibini almıştır.
Derken içerden lego kutusunun içine eline elini sokup nasıl boyadığını heyecanla annesine göstermek isteyen A.Y. yine annesine seslenir;
-anneeee çabuk geeeeel ! anne geel. çobuk gel. (anne aceleci baba aceleci olunca A.Y.ninde ister istemez ilk öğrendiği ve en çok kullandığı kelimelerden biri çabuk kelimesi oldu :D her şeyi çabuk yapmamızı emrediyor! )
Olay mahalline varan anne diğer odadaki şoku atlatamamışken A.Y. nin lego kutusuna bakarken duvardaki sanat eseriyle ikinci şoka girer.
(Bir şokta geçen hafta koltuklar ve halıyıda silerek evi temizleyen Nuray ablamızın geçireceğini düşünerek ilk temizleme çalışmamı koltuklar üzerinde sabunlu bezle yaptım. Keyfim gelirse bir ara evdeki kosla leke çıkarıcı denemeyi düşünüyorum.)
SONUÇ : Bu boyaların bu derece yağlı olduğunu anlamam için bunun olmasımı gerekiyordu!!!!
Gece iki sevgili evin heryerinde ki bu sanat eserlerine baktıkça minik picassolarını hatırlar ve bu günlere geldiklerine inanamayarak gülerler.

Çocukla hayat bu olsa gerek :D
P.S. : temizlik için tavsiye alınır.

8 Şubat 2010 Pazartesi

öncesi ve sonrası.


Geçen hafta pazar sabahı bu halde çıktık evden.

Akşam dönüşte eşimin berberine de uğrama niyetiyle.

Son kez çekeyim yumolu yumomun bu saçlarını istedim.

Sonra tekrar uzar, uzatırız elbette ama bu yaşında ki hali gibi olmaz.

GÜzel bir gün geçirdik.
A.Y. mutlu , biz mutlu.
Pastel boyayı ilk defa eline aldı.
Çok sevdi. (bu sevgiyle alakalı bu hafta sonuna ait olanları ayrıca yazacağım ! )

Güzel bir etkinliğe dahil oldu ilk defa.

Palyaço gördü hayatında ilk defa.

Dönnüşte ikinci kere gittik berbere.
İlkinde ne olduğunu anlamadığı için pek ağlamamıştı amaaaa
bu sefer ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

İşte berberden çıkmış son halimiz.

-beber amca kut yaptı. Amot yunun koktu. aladı.

Boyalar mı?

Bir sonraki yazıda okursunuz :)

4 Şubat 2010 Perşembe

bize yetecek ka(da)r.

İşte kar erimeden yakaladıklarımız :)

Kaldırımın kenarında kalmış bir kar tepeciğinde......


Ve çalılıklarda kalmış karlarda bize yeten! mutluluk.
:)

3 Şubat 2010 Çarşamba

Yine yeni yeniden ve iyi ki !

Geçen hafta kar yağdığında analı - oğullu - babalı yani evcek hastaydık.
Kar bizi daha da felç etmişti.
Ailece karcı kışcı (yani karı seven) olmamıza rağmen bırakın oynamayı, keyfini çıkartmayı hiç sevinememiştik yağmasına.
(resimde minik ayakların ilk ve son giydikleri yan yana)

Hatta kuzum A.Y. yi doğru dürüst tanıştıramamıştık.

Hasta olacağını bilmeden aldığımız kar botlarını evde giyindirip hevesimizi almaya çalışmıştık.....

Küçük adam A.Y. camdan seyretmekle kalmıştı karı.

Kardan adamı öğrenmişti ama.

Cam kenarlarından toplanan bir avuç karla kardan adam yapmıştık. e O nun boyutlarına göre fena da sayılmazdı bu bir avuç kardan yapılan kardan adam :)

-Kadan adam yap!

-Kadan adam eridi bitti!

-Kadan adam bitti gitti!

cümleleri dilinde kalmıştı küçük adamın.

8956 kere dinledik bu cümleleri. Hatta daha dayanamayıp beyaz oyun hamurundan defalarca yapıp bozduk kardan adamı.

Ama dün kar bizi sevindirmek için yine geldi !

:DDDD

Eve giderken kapının önünden yine bir avuç kar götürdüm eve.

Aman yarabbim ne kadar sevindi !!!

Keşke önrümümüzün ilerleyen yıllarında da bu kadarcık şeyle bile bu kadar çok sevinebilsek, sevinci büyük ve uzaklarda olan şeylerde aramasak.

Yumolu yumoşum, inşallah ömrün böyle içten mutluklarla dolu olur ve yanıbaşındaki basit görünen (basit değiller asla) güzellikler seni hep bu denli mutlu eder.




Ve elbette, ve malesef bu kardan adamda eridi bitti gitti.......

:(
:)

İşte bunlarda benim kardan karelerim.
Sevgili Ceyda ve bu işle uğraşanların ki kadar olmasa da bize hatıra kalacak karar kafi olan fotoğraflarım :PPP






Bu sabah A.Y. hayatında ilk kez karda yürüdü !
çok şaşırdı.
çok sevdi.
çok mutlu oldu.
çok zor ayrıldı.
elinde iki kocaman kar topuyla (O nun gözünde onlar kardan adam! ) bakıcısına zor teslim edip, işe yetiştim.
;)
Malesef akşam makinayı şarj etmeyi unuttuğum (aslında unutmadım, üşendiğim ve savsakladığım!!! ) için; sabah ki en güzel "A.Y. karda" anlarını çekemedim. Öz. cebiyle çekti bir iki.
Eğer akşama karlar eriyip bitmezse bi 10 dakika daha oynarız.
Ne güzel ............