27 Ekim 2009 Salı

garip ama, olabilir mi acaba?



Asansöre grip aşısı reklamı asmışlar. Yukarıda ki resim  ve altında yazılardan oluşan bir afiş.

A.Y. ilk gördüğü andan itibaren, her binişimizde dokdo, dokdo diyor eliyle işaret ederek.
İlk söylediğinde Allah Allah denk düşürdü diyerek üzerinde durmamıştım. ama halen ısrarla gördükçe aynı şeyi söylüyor bu çocuk ya Hu!

Çok garip.
O resimden doktor anlamını nasıl çıkarttı bu çocuk?

Sizce bu doğru olabilir mi  ????
.
.
******************************

tuvaletsel meseleler



Bezini her değişitirişimizde soruyorum:
" annecim çişimizi nereye yapıyoruz " diye

cevap -parmak işareti ile beraber- :
tu tu.

Sağ olsun kayınvalidem öğretti;
A.Y.nin minikliğinden beri her altını açışımızda çiiiiişşşşş diyerek çişini yapmasını bekliyoruz. Açar açmaz miniğimde hep yaptı sayılır. Yani bebeklikten çiş kavramını algıladığını sanıyorum.

Yalnız ne hikmetse,  babacığının özene bezene bi koşu gidip aldığı minyatür klozet halindeki lazımlığa bir türlü oturmuyor. Oturacağada benzemiyor :)

Yaklaşık yaşını doldurduğundan beri, altını açar açmaz hemen kaçıp, salondaki iki koltuğun köşesine sırtını dayayıp, çişini oracığa yapıveriyor(du) bu küçük adam. adamlığına bakmadan ;)

Bir böyle, iki böyle derken "aaaa ben safmıyım bu fırsatı niye kaçırıyorum" diye bir ampül yandı tepemde. Laf aramızda bu ampül iyi ki halının yüzü silinmekten eskimeden yandı. :)

Buraya bir lazımlık alalım. Köşeye koyalım. A.Y. kaçınca üzerine otursun çişini yapsın. Aman ne güzel !
Tabi anne kafasındaki çocuk tepkisi ile çocuğun kendi tepkisinin bir olmadığını yine hesaba katmadan! yazdım senaryoyu kafadan :)

Bunu duyan baba, cevgaver bir eda ile hemen ertesi gün elinde lazımlık ötesi klozet yavrusu bir nesne ile çıkageldi. Bizim zamanımızdan bu yana lazımlıklarda epey evrim geçirmiş dedik, heyecanla koyduk köşemizeeee,

Bir sonraki alt değiştirme törenimizde A.Y. yi oturtmayı umarak.....

Altını açtık. A.Y. ne yaptı dersiniz?

Bu seferde klozetin hemen yanına çömeldi :) Yine halıya bir güzel yaptı çişini.
Plan tutmadı.

İkinci sefer klozetin sürgüsünü önüne tuttum içine yapsın diye.
yok.
yine olmadı.

Üçüncüsünde kaptığım gibi doğru tuvalete. (Lazımlığımız açılıp klozete adaptörde oluyor aynı zamanda. )  Bu hali ile klozete oturtmayı denedim.
Yine olmadı.

En sonunda, tam eski usül;  klozeti açıp, bacaklarından kavrayıp bekledik çişşşş çişşş eşliğinde.

Bu sefer oldu   :)
Çişini yapması gereken yere yaptı.    30.08.2009

Ne öyle lazımlık filan :PPPPP

İki gün sonrada çiş+kaka yaptı.
Hemde ben kakasını yaptığını farketmeden :)

Şimdilerde ise küçücük bacaklarını sallayarak,  üstelikte adaptörsüz! benim arkadan sıkı sıkı tutmamla tabi ki  :)   düzgün bir şekilde klozete oturarak yapıyor çişini.

Ne de olsa tracy lazımlıksız direkt adaptöre alıştırın dememiş mi,
bizim ki onuda aştı :)   direk klozete yapıyor.

Bakalım bezlerin sonu ne zaman gelecek. Bu konuda bir çabamız yok henüz, her şeyi akışına bıraktık   ;)
.
.
*****************************

26 Ekim 2009 Pazartesi

mimlemece



Bu mimleri kim çıkartmış,   ne zaman çıkartmış,  ilk mim neymiş,  acaba?
merak ettim gerçekten.


Ensar Beranın annesi  göndermiş bu mimi bana. Blogla ve sahibi ile ilgili birşeyler soruyor. Buyrun cevaplarım.......




Bloguna neden bu ismi verdin ?


Uçuk kelimesi benden çok uzak bir kelime değil. Ve beyazın en uçuk halini düşündüm. Tıpkı A.Y. nin ilk doğduğu zamnlarda ki halini hatırlattı. Neredeyse şeffaf.
 
En son satın aldığın garip şey ?
 
Nikken duş başlığı.  Yeterince garip mi bilmiyorum  :)
 


Blog yazarken istediğin şeyler ?
 
PC ve net bağlantısı dışında hiç bir şey. Yeter ki içimden yazmak gelsin. Her koşul her durumda yazabilirim :P
Tabiki A.Y. bu durumdan hariç. Laptopun üzerine  atladığı, yaklaşık 20 kadar tuşunu söktüğü ve pc yi yeniden yapılandırın uyarısını vermeye mecbur ettiği için, son günlerde O nun yanında pc yi açmaya dahi teşebbüs etmiyoruz :)) Hatta kapalıyken gördüğünde bile  bi bi, bi bi diye tutturuyor  :)




Şeker gibi olduğun anlar?
 
Genelde sakinimdir. Çok zor kızarım. Ama sorulan değmeyin keyfime dediğim ansa;
Son günlerde küçük adamı uyuttuktan sonra evde yapılacak  bir şey yoksa!!! kitap okurum Öyle ayaklarımı uzatıp rahat rahat sıkılana kadar okumak  -bu duruma öyle hasretim ki  bu aralar, kitap okuyorum da, serviste gidip gelirken, okuya bildiğim kadar  :(   -   yanında bir de kahve ikram eden olursa ;)  -değmeyin keyfime.
 
Genel olaraksa,
ailemle açık havada birşeyler yapıyorsam ve A.Y. de keyifliyse benden şekeri yoktur  ;)
 
 
Arkadaşım artık sormayın dediğin şeyler?
 


yok. bir şeyi defaten sorabilirsiniz. sabırlıyımdır  :)
tekrar tekrar cevaplarım.
 
Aynaya bakınca gördüğün ?
 
mutluluk.
her şeye rağmen, ne kadar mutlu olduğum :)  maşallah diyelim hep beraber  ;)




 
Kendini okutan blog dediğin?


Dünyada her insanın anlatacak bir hikayesi vardır.   Günlük tarzındaki bloglar  daha çok hoşuma gider. Zaten kitaplardanda en sevdiğim tür biyografi/otobiyografi  idi.   Yemek, hobi   v.b. bloglara daha çok ihtiyacım olunca bakarım.
 
 
Bir blog sahibiyle karşılaşabileceğin yerler ?
 
her an, her yerde ;)
gezmeyi bunca seven ben, her an her yerde olabilirim.
 
 
Şimdi bu sorularıııııııııııııııı
 
 
Ebru,   Yeliz,    Esra  ve dileyen tüm okuyuculara soralım bakalım :) 
.
.
**********************

23 Ekim 2009 Cuma

son durumlar.....

Öz.üm hasta  :(((
üç gündür kendini halsiz hissediyordu. Ama Dr. a gitme özürlü olan sevdiceğim her zaman ki gibi doktara gitmedi.
şikayeti halsizlik, kırgınlık ve biraza ishal.

Dr. a gitmeyen sevdiceğim biraz önce Dr.a giriyorum diye aradı. Kalbim nasıl çarptı. Noldu? diye.

Çok yoğun çalışıyor zaten. Geçen hafta münihdeydi, önceki hafta prag. Ve pazarteside bükreşe yolcu inşallah  :(
Yoğunluktandır sanmıştık halsizliği.
Şimdi Dr. da tahlillerinin çıkmasını bekliyor. Bakalım önemli bir şey çıkmaz inşallah.

Küçük A.Y. ımda ishal.
Acaba mikropmu kaptık ????  Ama A.Y. nin ki dişten diye düşünüyorum. Çünkü sağ ve alt köpek dişleri yolda.
Ben iyiyim çok şükür.

Diyet meseleside daha iyi çok şükür :)  Moral veren blogdaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Öpücükler hepsine  :)))

Bugünü güzel geçirdim. Zarar ziyan yok çok şükür  ;)

Ebru cum bende pazartesileri tartılıyorum. Sonuş ne olursa artık. Biz sağlıklı devam ediyoruz ya önemli olan bu. Eşimin gül yüzünü 3 gündür solgun görünce anladım bunu. 
Sağlıklı günler , sağlıklı ve mutlu hafta sonları herkese......
;)
.
.
*********************

22 Ekim 2009 Perşembe

ben bu sinirlilik halini galiba hakettim !

Elimde içmeye çalıştığım kahve çok acı.
Çünkü sütsüz ve şekersiz.
Zaten gerçek süt varsa ekliyorum, süt tozu kullanmam. Şekerde yok.

Ama ben inat edip bu hali ile içiyorum. Yanında tat verici bir küp bitter çikolatam yok, pikolata da.

Kendime kızdım çünkü. Öğlen ikinci kez sevdiğimiz bir yere yemeğe gittik. Zeytinyağlılardan ve salatalardan müteşekkil bir mönü seçtim kendime.

Ama hey haat,
istediğin zaman miniminnacık konan yemekler, istemeyince tabağına doluyor. Oooov yeter yeter dememi duymamış ahçıda sağ olsun doldurdukça doldurdu.

Yemek istediklerimi ölçüsel olarak bildirmediğime pişman, önüme gelen, mercimek salatası, nohut salatası, barbunya, salatalık ve semizotlu yoğurt dolu tabakla bir süre bakıştım.

Sonra salataların tadlarına baktım ve beğenmedim. Biraz limon ekledim, biraz da tuz.

Sonra yine tam olarak tadını beğenmediğim haldeeeeee

ne  yaptım????????????

Barbunyanın bir kısmı hariç herşeyi yedim!!!

Duruma göre diyetteyim demeyip tatlı, unlu neler neler yiyen ben in  sinir olduğu nokta ne????

Çünkü önce yediğim dondurmayı, un helvasını, böreği,.... zevkle yemiştim.
Şimdi ise; anlamsızca bu kadar kalorili bir yemeği tadını da sevmeden hangi mantıkla yediysem!
Ben hiç yemek seçmem.Bunun etkisimidir nedir. Birde tabağımda yemek bırakama hiç. Bu da sebeplerden bir oldu galiba.


İş yerinden bir arkadaşımızın kızı TUS.da çocuk bölümünü kazanmış. Ne güzel. (buraya kadarı)
Arkadaşta tüm büroya sütlü nuriye ısmarladı. Aman ne güzel.
Ben ne yaptım. Sütlü nuriyeyi hayatında 1 kere yiyip beğenmeyen ben!!!!!
Aldım onu da yediiim !!!!!!!!!!!!!!!!!!

İnanabiliyor musunuz ???????????

Ben inana mıyorum !!!!!!!!!!!!!!!!!

Şaka gibi yaaaa    :L

Ne bu ?
Birisi bana büyü filan mı yaptı . 'Sevdiği sevmediği, önüne gelen  her şeyi yesin' diye  :PPP
Verdiğim 1 kilocuğa nazar mı ettiler, noooldu   :PPP

Severek yesem hiiiç gıkım çıkmazdı.
Tamam kabul ediyorum,gıkım çıkardı, da.....
 bloga gelip sinirimi + pişmanlığımı değil belki sadece pişmanlığımı yazardım.
:(
.
.
not :  ben zor sinirlenen,  sinirlenince sinirini zor teskin eden, hatta edemeyen, zamanı gelince siniri kendiliğinden geçen, ve şu anda o sihirli zamanı bekleyen biriyim.

*******************************

21 Ekim 2009 Çarşamba

Kilo vermek isteyenler için york testi !!!







Kilo vermek isteyenler için güzel bir alternatif varmış artık.


Fazla kilolarından kurtulmak isteyenlerin diyet listelerini daha kolay hazırlamalarına yarayacak yeni bir test yapılıyor. Parmak ucundan alınan kan ile yapılan testle hangi besinlere ne derecede duyarlılığınız olduğunu saptıyormuş.  York testi bir alerji testi değilmiş, vücudun sindiremediği besinleri tespit ediyormuş.

Aslında yalnızca kilo değil, çok ciddi sağlık problemleri yaşayan insanlar bu testle kendilerine zarar veren besinleri tespit ederek problemlerini gidermede fayda görebilecek.

Testte  yumurta ve süt mimli gıda imiş.
York testi parmaktan alınan kanla yapılıyor. Kan örneği İngiltere'de bulunan merkeze gönderiliyor. Buradaki laboratuvarlarda yapılan testin sonucu bir hafta sonra geliyor.

Testin fiyatı  790 TL. 

Çok şükür şimdilik böyle birşeye ihtiyaç duymuyorum  :)
ama gerek duyanlar için, bilhassa da obezite hastaları ve ciddi sağlık problemi olanlar için çok güzel bir yöntem.
.
.
******************************

19 Ekim 2009 Pazartesi

bence ben aferini hakettim.




Lay lay loooom,
çok şükür dostlar,
benim de artık  verdiğim  1  kilom  var  :D

Vicdanı rahat olarak yani bir haftaya başlamak çok güzel  :)
Üstelik delinmiş 3 güne, cumartesi akşam yenen 3 top dondurmaya, kocanın tabağından aşırılmış 3 lokma künefeye,  pazar gün arkadaşa gidilen kahvaltıda yenen ballı cevizlere, poğaçaya......... rağmen 

:D

Herkese mutlu haftalar....

Bu resimde  beni benden alan çikolata ötesi diye tarif ettiğim, bende tek bağımlılık yaratan  ve hayatımdaki tek en sevdiğim şey olan (-->hakkımdakilere bakınız. ) ve rejime başladığımdan beri masanın üzerindeki şekerlikte -bana rağmen-  duran   raffaelloları görüyorsunuz. 

e bence ben aferini hakettim.
.
.
****************************

16 Ekim 2009 Cuma

çocukla hayat????

Bu gün bu saate kadar, tıpkı diğer günlerde ki gibi yeme olayım OK.

İş eve gidince başlıyor. Ama bu gün A.:Y.ile baş başayım ;)

sabah:
peynir kibrit kutusu kadar
1 domates
1 dilim kepek ekmeği
şekersiz çay

arada:
1 elma

öğle:
sebze graten
2 kaşık semizotu yoğurt

arada:
şekersiz kahve
1 pikolata

******************************

Bizra önce anne ve bebisinde çocuklarla ilgili süper bir yazı okudum. Kendim çok beğendiğim (kendi düşüncelerime yakın buldum ya   :P  ) için, bunun tüm çocuk sahipleri tarafından okunması gerektiğini düşünerek  sizlerle paylaşmak istedim;

"Bebeklik, çocukluk derken, aileler arası en büyük mücadele 'çocuğu en iyi okulda okutma' engelli yarışları ile devam ediyor. Şu kurs iyi, bu daha iyi, şundan özel ders, o dershane, bu dershane...

Kemerleri sıkıp, uğraşıyoruz ki sonunda çocuğumuz gene paralı bir okula girsin ve biz de çileye devam edelim... Hâlbuki rahmetli babam, benim daha iyi bir okula gitmem gerektiğini söyleyen anneme 'Oğlum akıllı malı nede, oğlum deli malı nede?' şeklinde bir vecize söyleyip kenara çekilmişti.

(Günümüz Türkçesiyle: Eğer çocuk akıllı ise zaten başarılı olur, yok akıllı değilse boşuna uğraşma en iyi okula da gitse adam olmaz) "

Yazının devamı için ....


Sizde çocuk terörü belasından kurtulmak istiyorsanız okumadan geçmeyin ;)


Sitedeki resimlerde ekstralar olup, site sahibesinin hediyesidir ;)
.
.
********************************

boğazında düğümlenen hıçkırık ben olayım......



Kişinin sevdiği ve sevmediği renklere göre kişilik tahlilini yapmak da mümkünmüş.
Bu tahlil için yapmamız gereken şu sekiz renk arasında en sevdiğimizden en sevmediğimize doğru bir sıralama yapmak  ve 1 den 8’e numaralandırmak.

Yeşil,    Sarı,     Mavi,      Kırmızı,     Mor,     Kahverengi,    Siyah,    ve     Gri.

{ Beni daha iyi tanımak istiyenler için, ay  şu e.t. hakkında daha fazla bilgi sahibi olsam diyenler :PPP , beni yakından tanıyamadığına hayıflananlar için  :PPPPPP    Bu sıralama benim sıralamamdı aynı zamana :)

Doğrusu bence benim için cuk oturan bir tarif oldu. Hadi  bakalım siz ne diyeceksiniz????  }   





Sıraladınız mı ?????
İşte sonuçlar..............   Bakın bakalım  siz nasıl birisiymişsiniz   :)


MAVİ sükunet ve sadakat rengidir. Maviyi ilk sırada seçenler hassas ve huzur arayan insanlardır. Hayatları kontrollü, hedefleri bellidir. Problemsiz, üzüntüsüz bir hayat isterler ve bunun için bir çok şeyi feda edebilirler. Tutarlı ve sürtüşmesiz bir beraberlik arzu ederler. Mavi son sıralarda ise tatminsiz olduğunuz ve sizi kısıtlayan şeyleri yıkmak istediğiniz anlamına gelir. Tekdüzelikten nefret ediyorsunuz demektir ama bu yüzden aile ve iş hayatında sürekliliği sağlayamayabilirsiniz.


SARI Sarıyı 2., 3. veya 4. sırada seçenler iyimser kişilerdir ve geçmişe değil daima ileriye, geleceğe ve umutla bakarlar. Hayatı kolay görür, problemleri pek kafaya takmaz, kolay endişelenmezler. Ama bu tembel oldukları anlamına da gelmez. Sürekli olmasa da sıkı çalışma dönemleri vardır. Hele sarıyı ilk sırada tercih ettiyseniz bu sizin çok hırslı ve sürekli zevk ve mutluluk arayan birisi olduğunuzu gösterir. Sarı renk hayli geri tercihlerde kaldıysa ümit ve hayallerinizi kaybetmiş, kendinizi reddedilmiş, bahtsız hissediyorsunuz ve içe dönmüşsünüz anlamına gelir.


KIRMIZI arzu ve enerji demektir. İlk sırada kırmızıyı tercih edenler dürtüsel davranan, kazanmak isteyen, enerjik kişilerdir. İyi bir lider olurlar. Beklentileri yüksektir ve hayatı dolu dolu yaşamak isterler. Kırmızı 7. veya 8. sırada kalmış ise yaşama sevinci ve macera arzusu çok az demektir.


YEŞİL sebatkarlık, tutuculuk ve değişime direnç anlamındadır. İlk sırada tercih edilmişse, siz inatçı, sahiplenici ve hayli bencilsiniz demektir. Başarma hırsınız fazladır, kıymetli şeylere sahip olmak, hatta onları biriktirmek meyliniz olabilir. Tanınmak ve başkalarını etkilemek istersiniz ama başarısızlık ve kayıp ihtimalleri sizi çok üzer. Yeşil son sıralarda kaldıysa benliğiniz incinmiş, gururunuz kırılmış demektir. Buna bağlı olarak da tenkitçi, alaycı ve dik başlı olabilirsiniz.


GRİ nötr bir renktir ve zıtlıklar arasında orta noktayı bulma isteğini temsil eder. Gri ilk tercihiniz ise, hiç bir yere angaje olmadan bağımsız kalmak istiyorsunuz demektir. Fikir ve duygularınız her an değişebilir. Bir gurupta “erimekten” nefret edersiniz. Yapan değil izleyen olmayı tercih edersiniz. Griyi son sıraya bırakanlar ise tersine paylaşmayı seven, bir guruba katılmak isteyen, arzulu, hevesli insanlardır. Bu kişiler hedeflerine ulaşmak için her yolu denerler.


SİYAH “hayır” demektir. Bu rengi ilk sırada seçen kişi (ki bu nadir görülür) kaderine isyan ediyor demektir. Siyah ikinci seçim ise, idealiniz, tutkunuz uğruna her şeyden vazgeçebilirsiniz. Eğer ilk tercih sarı, ikinci tercih siyah ise, kişi hayatında köklü değişiklikler yapmak üzeredir. Normalde siyah son sıralarda seçilir ve bu, kişinin kaderiyle barışık olduğuna işarettir.


MOR ise iç çatışmaları simgeler. Özellikle de dürtülerinizle sükunet arayışı veya hükmedicilikle boyun eğme hisleri arasında çatışma yaşadığınızı gösterebilir. Moru ilk sıralarda tercih edenler mistik ve büyüsel arayışlar içindedirler. Zihinsel olarak tam olgunlaşmamışlardır. Hayal dünyasında yaşarlar. Mor genellikle son sıralarda tercih edilir ve olgunlaşmış bir yapıya, gerçeklerle yüzleşebilen bir kişiliğe işaret eder.


KAHVERENGİ  fiziksel iyilik rengidir ve sizin kendi sağlığınıza gösterdiğiniz ilgiyi simgeler. Eğer kahverengiyi orta sıralara (4., 5.) koymuşsanız sağlığınız ve bedeninizle sadece gereği kadar ilgileniyorsunuz demektir. Bu da iyiye alamettir. Hastalık evhamı olanlar, kendini fazla dinleyenler ise kahverengiyi ilk sıralarda tercih ederler. İlk tercihiniz bu renkse hayli huzursuz ve endişelisiniz demektir. Kahverengiyi ilk üç sırada tercih edenler aynı zamanda güvenli bir çevre arayışında olurlar. Mesela mülteciler genellikle bu rengi ilk sırada tercih ederler.  Kahverengi son sırada olduğu takdirde ise, tersine, sağlığınızla gereği kadar bile ilgilenmiyorsunuz anlamına gelir. Sandığınız kadar sağlıklı olmayabilirsiniz. Çabuk bir check-up yaptırın.


******************************

Gelelim ikinci konuya
adeta   "boğazında düğümlenen hıçkırık ben olayım, unutma beni, unutama beni " diyen, lokmaların hesabını vermeye eeeee.

savcı   :  Hadi bakalım lüp lüp yerken iyiydi di mi?
sanık   : valla hakim bey amca yerkende iyi değildi aslında ama oldu bi cahillik işte....

hakim  : bunların hesabının sorulacağını bilmiyor muydun?
sanık   :  .......................

hakim  : konu hakkında son sözün ne?
sanık   : hakim bey amca,
           Benim çoook çok sevdiğim bir eşim var.hayat eşim, ruh eşim, kayınvalidemin deyişi ile karşılığım, canımın  Öz.ü.
           Şimdi bu Öz.ümün çok tatlı bir annesi, annesininde en az kendi kadar tatlı bir annesi var. Sağolsunlar, oğlumuzun karşılığı diye beni pek bi severler   :D    bende Onları çok severim.  3 gündür bizdelerdi. ( keşke hiç gitmeseler)   Çok güzel vakit geçirdik.
savcı   : Hakim bey konuyla ilgisi yok.
hakim : yavrum konuya gel.
sanık  :  Neyse işte, kayınvalidem biliyor benim un helvasını çok sevdiğimi. Aslında ben u helvasının tadını bile bilmezdim. Ben tatlı sevmem pek. (künefe dışında, ha birde raffaello dışında. ama raffaello tatlı ötesi bişey, onu bilahere anlatırım.)  Un helvasını ilk ananenin elinden yemiştim, çok sevdim.  Şimdi ananede bize gelince kayınvalidemde ayyy anne e... un helvasını çok seviyordu hadi O nun için yapsana diye....  74 yaşındaki bir kadıncağızdan rica edip yaptırmış.  Eve gittim ki her yeri almış mı bir koku !!!!!
Bir sürü yemekte hazırlanmış onların kokusu daha bi mis gibi......

Şimdi hakim bey amca bu yaşta kadıncağız uğraşmış yapmış nasıl derdim ben rejimdeyim yiyemem diye.
Zaten Öz. şimdi çok uzaklarda. Bu ay zayen bir var, bir yok.  Bir prag, bir münih.....
E ben tek evsahibi olarak nasıl sofrada onlara eşlik etmem, nasıl derim ben rejimdeyim yiyemem diye.
Ama neyse ki yinede az az yemeye çalıştım. Normal halimden az yediğimi garanti edebilim.

Hakim : yaz kızım  .....

Karar  :   Rejim programının aynen devam etmesine,  haftalık tartıya çıkma günü olan cumartesinin 2 gün sonraya atılmasına, ve sanığın pişmanlığı ve iyi niyeti göz önünde bulundurularak bu aksatılan iki günün cezası olarak  tartılmadan önce sanığın hedeflenen kilo tutturulana kadar günde en az yarım saat yürüyüş bandına çıkartılmasına karar verilmiştir.

*
*
Kalan un helvalarının akıbeti  :    iş yerine getirilip, mesai arkadaşlarına dağıtılmıştır.
Kalan yemeklerin akıbeti  :  gece dönecek eşe, yarın öğle yemeği olarak sunulması ve bitene kadar takip eden öğünlerde yedirilmesi düşünülmektedi.
Kalan kuru pastaların akıbeti : eşinde yemeyeceği tahmin edilmekte ve ne yapılacağı bilinememektedir. (bunların tadına bile bakılmamıştır.) komşulara versem ayıp mı olur acaba  :PPP


************************

14 Ekim 2009 Çarşamba

çok pişmanım blog amca .....



Dün akşam yemeği için hayal ettiğim sadece 300kcal lik akşam öğünü ve gece atıştırmalığı yalan oldu. yalan   :(

Nasıl mı yalan oldu?
Dün kayınvalidemlere Öz.ün ananesi ve dedesi gelmiş. Akşam yemeğine bizide davet ettiler. Gerisini anladınız siz  :(

Sağolsun kayın validem zaten çok leziz yemek yapar. Birde bana kıyamayıp - kendince kilo verecek bir yanımı göremiyor- ısrar edince, bende O na ve yemeklerine kıyamayınca,  haliyle kendime kıymış oldum. 

Dün geceyi sıkı durun;   yaklaşık  ~600kcal ile bitirdim.
ühüüüüüü
çok pişmanım blog amca .....

Akşam  anane ve dedeyi bizde kalmaları için yalvar- yakar bize getirdik. Çalışıyoruz diye bize zahmet vermek istemiyorlarmış. Halbuki  biz Onların bizde olmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz. Eve huzur geliyor tatlı yaşlılar bizdeyken. Ayrıca A.Y. büyükannesini ve büyük dedesini çok seviyor.
Eve geldikten sonra büyükannesini ile odasına gittiklerinde inanılmaz bir şekilde bütün oyuncaklarını tek tek tek O na gösterdi. Hatta bebekliğinde sevdiği yıldızlı müzikli uyku oyuncağını bile - ki buna normal şartlarda elini bile sürmez.-  ipini çekip müziği bitene kadar elinde büyükannesine gösterdi.  Hani geçenlerde bahsettiğim ikeadan aldığım çekiçli oyuncak vardıya etejerin üzerinden ona yetişip aldı. Alır almaz tak tak diye taklidini yaparak ses çıkartmaya başladı. Sonrada bir güzel çaktı........

Velhasıl canımın parçası pamuk şekerim benide çok şaşırtarak, tüm oyuncaklarını elinden geldiğince seslerinide çıkartarak tanıttı.
Aferin be küçük ay.ım   :D


Bu günün yeme listesine gelince;

Sabah:
3/4 sokak simidi (sokak simidi pastahane simitlerinden daha yağsız oluyormuş. eeee napaıl akşam götürdüm kalorileri şimdide üçün beşin hesabını yapıyorum :P  )
şekersiz çay ~ 300 kcal

Arada:
2 tane kestane ~ 32 kcal

öğle:
1/2 pors. mercimek çorbası
1/2 pors. bulgur pilavı
1 kase cacık
~ 350 kcal

Arada:
henüz yemedim. keşke yanında meyvem olsaydı. Belki yemem bu arada.

Akşam:
dünkü kadro aynen bizdeyiz. Şu an bizim evden mis gibi yemek kokuları yükseldiğini tahmin ediyorum. Ama dün deplasmandaydım bu gün ev sahibiyim  ;)  ısrar etme sırası bende.  Bugün kuralları bozmak yok!!!!!!!!
yaklaşık 420 kcal lik hakkım saklı.

Tabi ev sahibi yemezse misafirde yemez mantığı ile beni vurmazlarsa......................

.
.
*******************************

13 Ekim 2009 Salı

geciken işkembe çorbası tarifi

Dün akşam evden hem tarifi, hemde dünün kalori listesini yayınlayacaktım.
Ama.................

Öz.ün akşam yemeğini dışarda yemesi gerekti.  A.Y. ile birlikte bir akşam geçirince,
O uyuyana kadar fırsat olmadı, sonrada Öz. geldi. O nunla biraz sohbet ettik derken.......
Saat aldı başını gitti.

Beklemedi ki  e.t. akşam için yapacaklarını tamamlasın. Bu zaman bazen, hatta bu aralar sıkça, çok insafsız oluyor!!!!

Bu insancıklar işlerini yetiştiremiyor biraz yavaşlayayım demiyor hiç  :P
Hep koşturmaca, hep koşturmaca...................

Ah canımın sıkıldığı günleri nasıl özledim. Bir bilseniz!
Şimdi hayret ediyorum canım nasıl sıkılıyormuş o günlerde diye. Daha çocuktum galiba o zamanlar.

Ben çocukken zaman çok çok uzundu, evler çok geniş, sokaklar da çok geniş ve çok uzundu. Küçükken bıraktığım sokağa, büyüdükten epey zaman sonra gidince gördüm ki küçücük kalmış. Çok şaşırdım. Oysa sokağın başı benim için ne kadar uzaktı. Şimdi ise belki 15, belki 20 adım.....


İşkembe işkembe dedim.
Öylesini yiyemiyorum, bari çorbasını içelim dedim.
İşte şöyle pişirdim:
Malzemeler:

işkembe
sirke
et suyu (olursa iyş olur, olmazsa içtiğiniz su)
tuz
sarmısak

terbiyeli olsun diye,

limon
un
yumurta

Yapılışı:

Önce tertemiz işkembeyi 3-4 parçaya ayırarak, et suyu veya normal suda haşlıyoruz. Ben su ve işkembe miktarını göz kararı yaptım ve et suyu ile düdüklü tencerede ~25-30 dakika haşladım. (  Benim gözümün kararı yok diyorsanız, suyun bol olmasının bir sakıncası yok. )
Haşlanan işkembeleri  sudan çıkartıp küçük küpler halinde doğruyoruz. (ben bir parçasını büyük doğradım, sonra teflon tavada kavurup  o şekilde yedim. çok lezzetli oldu bence :D )

Çorbanızın kıvamından yani haşlama suyunuzun miktarından emin değilseniz bu sudan başka bir kaba ayırın. (ben öyle yaptım)  Doğradığımız işkembeleri haşlama suyunun içine geri attıyoruz. Bir baş sarmısağı ezerek çorbaya ekliyoruz.

Büyük bir kasede 2 kaşık unu, 1 yumurtayı ve 1 limonu iyice çırpıyoruz. İşkembeyi haşladığımız sudan  azar azar alıp, ılıklaştıktan sonra - çorbanızın içinde haşlanmış yumurta parçacıkları görmek istemezsiniz değil mi :P  öyleyse bu karışımı direk kaynar sudan uzak tutun. -   yavaş yavaş, un topaklanmayacak şekilde ekliyoruz.   Karışım iyice sulu kıvama gelince  çorbanın içine ilave ediyoruz. Tuzunuda  ilave ediyoruz.
Yakalşık bir küçük fincan sirkeyi ekliyoruz.  

Bütün malzemeler birlikte  5-10 dakika daha kaynadıktan sonra afiyetle yiyoruz. yiyoruz. yiyoruz.............( Bu yeme işleminin tekrar be tekrar olacağından hiç kuşkum yok.)
Yerken ağız tadımıza göre tuz, limon, sirke ve pul biberi ekliyoruz.


Not:  Çorbanızın kıvamını sevdiğiniz şekilde ayırdığınız su ile en sonunda ayarlaya bilirsiniz. Ben baştan ayırdığım kısmını da  ilave ettim.

Dün ki yediklerimle ilgili özet olarak  ~1000 kcal.lik  bir giriş oldu mideme. Bu benim üst sınırım. Şuana kadar hiç bu limiti doldurmadığım olmadı  :)

Gelelim bu güne

sabah :
1 domates ve salatalıklı+ kibrit kutusu kadar peynirli + 5 zeytinli +1 dilim kepek ekmek + şekersiz çay = 200 kcal

arada :
 1 yeşil elma= 70kcal

öğlen: 
 1/2 kase mantar çorba + 1/2 porsiyon şehriyeli çüveç + yağsız, sossuz marul salatası = 285 kcal

arada :
şekersiz çay + 1 tane pikolata = 107 kcal

akşam :  (düşünüyorum ki)
az yağlı güveçte mantar + şalgam suyu = 200kcal

yatmadan : 1/2 bardak süt + 5 badem = 100 kcal


Toplamda bu günü  962 Kcal ile bitiririm inşallah  :)
.
.
*******************************

12 Ekim 2009 Pazartesi

kendi başıma......

Küçük A.Y.ım büyüdü :))))
Kendi kendine yemeğini yiyor - mu? acaba :D
eehhh işte yemek sırasında bizim rahat edip, uzun uzun zamandan sonra, kesintisiz, iki sevgii karşılıklı yemek yiyebileceğimiz kadar kendisini oyalıyor.

Epeydir mama sandalyesinde isyanları oynuyordu.
Kemerini bağlayınca sanki kener bir yerini sıkıştırmış gibi çığlık atıyor, minikliğine bakmadan apartmanı ayağa kaldıracak kadar büyük çığlıklar atıyordu.
E bizde komşular kapıya dayanmasın diye bağlamıyorduk.
Sonra bu küçük adam yine küçüklüğüne aldırmadan bu mama sandalyesinde ayağa kalkmaya başladı,
ve sonra yine bize aldırmadan önündeki tepsisine çıkmaya teşebbüs etti !!!!!!!!
Son günlerde bizimle birlikte masada -ama ayakta- yemek yiyor :)
Epey rahat ettik ya.
Keşke daha önce deneseymişiz :))))
Tabi oturduğu koltuğun ve masanın altının halinden hiç bahsetmiyorum ;)
Napalım böyle büyüyecek benim küçük A.Y. ım............



Ve bu resimde de anne-babanın işkembenin dibine vurduğunun fotoğrafı.
Koca bir tencere yaptım.
3 gün 3 gece yedik :D

Tarifi evden veririm, yemek listemle birlikte, çünkü şimdi çıkmam lazım.......
servise yetişicem ;)
.
.
*****************************

10 Ekim 2009 Cumartesi

2. gün........

Diyette 2. günümü tamamladım. Normalde cumartesi-pazarları zorunlu olmadıkça PC yi açmıyorum. Sırf bu diyet meselesi hatırına açtım, birşeyler yazıyorum şu saatde :)
Öncelikle bugün çok güzel bir gündü. Öğleden sonrayı yeni keşfettiğimiz bir ormanda babaannemiz ve dedemizle birlikte geçirdik. Fotoğrafını çekmek istediğim o kadar çok an oldu ki..... ama makinenin şarjı yoktu :( telefonlarıda arabada bıraktığımız için çekemedik, kısmet olur tekrar gidersek o zaman çekerim inşallah. Havalar soğumadan tekrar, tekrar gitmek istiyoruz.
Eveet gelelim bu günün durumuna.....


sabah:
Bu gün evde kahvaltı etmeme ve masanın üzerinde koca bir nutella kavanozu durduğu halde dünki ile aynı menuyle tamamladım kahvaltımı :) üstelik bu sefer çayıda şekersiz içtim ;)

arada;
10 tane üzüm, 2 tane badem

Öğle;
1 tabak kevreviz yemeği
1 bardak şalgam suyu -40 kaloriymiş.


Bu kereviz başka kereviz tarifi:
(Öz.ünde benimde yediğimiz en şahane kerevizdi, ben yaptım diye değil, gerçekten ;) uydurmasyon bir tarif bu. Hiç bir yerden okumadım ve duymadım. Böyleyken bu kadar güzel oldu diye nasıl koltuklarım kabardı bir bilseniz :) Ama acaba Amerikayı yenidenmi keşfettim diyede geçmiyor değil içimden. Ne de olsa bu konuda benden çok daha tecrübeli niceleri var.) miktarları kişi sayısına göre göz kararı ayarlarsınız.


malzemeler:
3 orta boy kereviz,
2 küçük patates,
1 orta boy soğan,
1 ekşi elma,
1 kırmızı biber
3 ortaboy domates,
1 limon suyu,
tuz,
3/4 kaşık zeytin yağı.Diyete başladımya yağları ölçüyle koyuyorum :P
Tüm malzemeleri doğradım. Elmayıda kabuklarını soyup doğradım. Üzerine limon suyu, tuz ve yağı gezdirdim. Düdüklüye koydum. 10 dk. pişirdim. Ama 8 dk. yeterli olacakmış.

İçimden 1 adet küp şeker koymak geldi ama başladığım diyeti hatırlayarak vazgeçtim. Sonra tadına bakınca hiçde gerek olmadığını düşündüm.
Soğanları ve yağı kavurmadım. Yiyecekler kavrulmadan daha vitaminli ve sağlıklı oluyormuş. Bu diyetle beraber duyduğum bildiğim tüm sağlıklı yeme alışkanlıklarını uyguluyorum ;)

Arada;
yarım elma,
1/2 paket çubuk kraker

Akşam;
aaah ah bu öğünü yazmasam :P
ya bu gün mutlu bir gün geçirdik ya, birde açık havadaydık yaaa iştahım çok açıldı :P
detaya girmeyeyim ~400 kalorilik bir yemek yedim :(((
yanında birde kola içtim, üstelik diyette değil !!! :((((( gelsin 89 kalori
üç kaşıkta salata yedim.

Ama yanımda yenen, mis gibi künefelerin ucundan bile tadına akmadım !

Yatmadan önce;
2 tane ceviz - tanesi 25 kalori-

İşte böyle bol kalorili bir gün geçirdim.
Yaptığımız yürüyüşün çok fazla etkisi olduğunu sanmıyorum zira A.Y. ile birlikte (bebek arabasız, yanımızda yürüdü :) ) ağır aksak gezinti havasında olduğu için pek yorulmadık bile.
Yarın sabah hava güzel olursa yine kayınvalidemlerle dışarıda kahvaltı yapma planımız var. Sevineyim miiii, üzüleyim mi bilemiyorum. Yarın ki yemek istihkakımı kahvaltıda doldurmamayı umarak bu yazıyı burada noktalıyorum.
.
.

fotoğraf: portakal ağacından.
Not: Ebrucum bak bugün yediklerimi gördün, ama hiç umutsuz değilim :) ne yapalım, biz ağır ve emin adımlarla ilerliyoruz :P Yenen yendi bir kere,sonraki lokmaya dur diyelim biz.


Not 2: elektrikler kesildi ve ben netten koptum :( yazımı tamda bitirmiştim. Ama yayınlayamıyorum yaaaaa :(

a haa geldi :) bende tam yazımı wordde kaydediyordum. tekrar gitmeden yayınlayayım.


********************************

9 Ekim 2009 Cuma

16:30 a kadar ne yemişim

Öğleden sonra sabah ki salatalığımı yemeyi düşünüyordum.

Ama yine yiyemedim. Kısmet değilmiş :)

İşten çıkmadan son bir rapor vereyim dedim bloğa. ( inşallah bu raporlama işi, ilk gün şevki değildir. Yediklerimi buraya hep not edebilmeyi istiyoruuuum )

1 bardak şekersiz çay yanında arkadaşımın ikram ettiği bayram şekeri

1 sade soda yanında 2 adet çubuk kraker .

Akşama yemek için hiç bir planım yok. Ama ekmeksiz bol salatalı bir yemek olmasını istiyorum.

Özüm bu planlarımı sanıyorum henüz okumamıştır. Okuyunca memnun olacağını saıyorum. Ne de olsa akşam beraber yiyeceğiz ;)

.
.
*******************************

O gün BU gün !!! -bi laf bu kadar mı uzatılır-


Dün karar verdim.
O gün yarın diye.
Yani şimdi oldu O gün BU gün :)
Ben kendisiyle barışık, kendince ve de etrafınca kilolu sayılmayan biriyim aslında.
boyum 167 cm gibi
kilom 63 kg .
Evlenmeden önceki kilom 53 kg idi. Tabi bundan 6 yıl evvelinden bahsediyorum.
O zamanlar hayatımda her akşam düzenli ve aynı zamanda lezzetli :P akşam yemekleri yoktu.
Meyve, atıştırmalık filan geçiştirirdim.
Sonra evelndim ve akşam yemekleri girdi hayatıma.
Ardından işe başladım.
Öğleleri de standart 5 çeşit yemezdim. Bol çeşitli öğle yemekleri girdi hayatıma. Her ne kadar 5 in 1 meyve, 1 ide sebze ya da içecek olsada......
Ve 8 den 5 e kadar PC başında değildim.
Evden asansöre-
asansörden servise-
servisten iş yerine- neyse bari iş yerinde iki kat merdiveni yürüyorum :P
ve aynı istikamet eve dönmüyordum. Daha hareketliydi hayatım.
Bu etkilerle 58 kiloya çıktım. Ama beni rahatsız eden bir durum yoktu. Umursamadım :)
Sonra A.Y. ye hamile kaldım. Başladım besleyici şeyleri !!!! yemeye :D
Bebeğin gelişimi için kuruyemiş çok faydalı. Bebek için yesem iyi olur. Aaaa omega 3 çok önemli, bol balık yemeli,..........................
Demir hapı zaten almak durumundaydım tüm hamileler gibi.Ve vitamin. Tabi beraberinde açılan iştah. Canın çeken herşeyi yemelisin. Bak yoksa Allah korusun bebek........... diye devam sözler,
Aaa gördün bak ye, canım çekmiştir, -sanki ben bilmiyorum canım çektip çekmediğini :)-
v.b. devam eden çevresel faktörler....

Hiiiç tatlı sevmeyen benin akşamın 11 inde tutan tatlı krizi ve pastahaneden sipariş edilip getirtilen veeee hiç soluksuz dibi görülene kadar yenilen tatlılar sonunda

20 kilocuk alarak tamamladım hamileliğimi :)
Dr. um 14 kilo üzerinde alacağın her kilo sende hatıra kalacak demişti. Doğumdan sonra 1 ay kadar geçti ve ben 64 kiloydum.
sonra geçen 16 ay boyunca 1 kilocuk vermişim ve şu an 63 üm.
Aslında hala durumumdan çok fazla şikayetçi değildim.
Ta ki parmaklarıma olmayan yüzüklerimi takıntı yapana kadar.
HAmilelikte şişen el ve ayaklar normal haline kavuşuyor bazı durumlarda. Ama ben o bazı durumların içinde değilim :)
Şu an yüzüklerimin hiç birisi parmağıma olmuyor. Nikah yüzüğü olarak eşimin yüzüğünü takıyorum :)))
Bu durumda ellerimin çook ta tombikleştiğinide düşünmenizi istemem aslında :)
Zira eşimin elleri -maşallah- çok kibar. -dı mı desem. Çünkü şu an O nunda parmağına olmuyor. O da takamıyordu. Eeee güzel yemeklerimi yiyince O da biraz kilo aldı tabi :DDD
Evet işte ben ellerimin zayıflaması için ve bedenim içinde iyi olur düşüncesi ile
dün hafif bir diyete ciddi anlamda başlamaya karar verdim. Ne zamandır aklımda idi ama bir türlü tam anlamı ile başlayamamıştım.
Sabah ilk diyet kahvaltımı yaparken Sevgili Ebru nun yazısını okuyunca, aynı anda benzer duygular beni daha da şevke getirdi. Ebru ile birlikte birbirimize destek vererek bu işi yapalım dedik :)

Ve buraya yazmak hiç aklımda yokken bu durumu burdan duyuruyorum işte :)
Kendimi zorunlu ve sorumlu hissedeyim diye :P
Yani okuyucu siz itici güç olacaksınız bana.
Mehtap Hn. ın zayıflama programlarını okuyordum aslında. Ama sınıfa dahil olmak için geç kalmıştım. Şimdi o okuduklarımdan kendi çapımda faydalanırım.
Hedefim 58 kilo ile hamilelik öncesindeki kiloma ulaşmak.
Başarırsam sonrası hakkında tekrar düşünürüm. Yüksek hedefler koyup, baştan bezmek istemiyorum.
Ve ne yediysem buraya kaydetmek istiyorum,
ki; buraya yazamayacağım şeyleri yani hesabını veremeyeceğim, bu kadar kişi önünde aşikar edemeyeceğim şeyleri yemeyeyim diye.
Bu arada benim kisi sıkı bir diyet değil haberiniz ola ve daha önemlisi benim kafadan oluşturduğum yiyecekler, Dr vergisi filan değil yani. Ve resimdede görüldüğü üzere kilolarıma
"severek ayrılalım" diyorum :P
İşte bu gün şu ana kadar yediklerim;

sabah kahvaltısı;
tek şekerli 1 kupa çay
1 dilim kepek ekmeği
1 kibrit kutusu peynir
5 zeytin
1 domates
1 salatalık
Öğle:
1 kase domates çorbası
1 adet fırında çupra

ara öğünde yemeyi düşündüğüm 1 salatalığı işten fırsat bulup yiyemedim. öğleden sonra inşallah.
şöyle bir yukarı baktımda bir kilo meselesi bu kadar uzatılabilirdi. Kendimi tebrik ediyorum. Tabi sizide sabredip bu kadar gevelemeyi okuduğunuz için sizi misli olarak tebrik ediyorum
;)
.
.
*****************************

6 Ekim 2009 Salı

tıkırdayan kurtlar - kıkırdayan A.Y. :)

Geçenlerde ikeaya gitme fırsatım oldu. A.Y. için içinde ki enerji bununla atsın- da bizim kafamıza gözümüze patlatmasın- düşüncesi ile bir oyuncak almıştım. tüh bak onunda fotosunu çekseymişim keşke.

Durun netten bulup koyayım. ikeanın sayfasında bulamadım ama işte bundandı.

Neyse işte onu alırken bu tıkırdayan kurtcukları gördüm. Neyse sonra alırım dedim. Tam çıkışa geldim. Kasaların yakınında daha önce görmediğim fırsat köşesi diye bir yer dikkatimi çekti.

Bir bakayım neymiş diye gittim ve bir baktım :)

Benim aldığım oyuncağın aynısı ve sonra alırım dediğim tıkırdayan kurtcuklar ama jelatinsiz halleri. Fiyatları ise

15 lira olan çekiçli oyuncak ---> 6 lira

~25 lira olan tıkırdayan kurtlar ---> 10 lira

toplam 16 lira olunca kaçırmadım ikisinide aldım :D

Ve asıl sevinci evde yaşadım çünkü A.Y. çekiçli ouncaktan çok tıkırdayan kurtcuklarla oynuyor. hatta çekiçliyi ben getirirsem önüne eh işte lütfen oynuyor :) Diğerinmin kurtlarına ise bayılıyor. Yakalamaya çalışıyor.

Bende hem iyi ki sonradan kurtluyuda almışım diye, hem o fiyata almışım diye zevkle O' nu izliyorum :)


Bu aralar sadece resim olarak bakıp incelediği ve isim öğrenmekte kullandığı yap bozları yapmaya başladı.

Ababa, mokoka(motosiklet), bi(bisiklet).......................

:)


Birde akşam babamızın balşımıza açtığı iş var :)
A.Y. ye çok zevkli gelen bir iş.
Biz A.Y. ile uslu uslu oynarken yaramaz çocuk Öz.ümüz içerden elinde çarşafla çıka geldi.
Bilin bakalım ne için?
A.Y. yi çarşafta sallayalım mış. Uyuması için değil, zevkine. Ama bu zevk A.Y. den çok babamızın :)

Neyse efendim, çarşafı serdik. A.Y. de ne olduğunu anlamadan bize bakıyor :)
Hadi dedik gir içine, hala ne olduğunu ve ne yapacağını anlayamamış bize bakıyor :)
Biz güzelce O nuda yatırdık başladık hu hu sallamaya :D
Hepimiz gülüyoruz :D
çok uzatmadık sallama işini indirdik. Bir süre üzerinde pazıl oynadılar babası ile.
Sonra ne oldu dersiniz?
Çarşafın üzerinde ayağa kalkıp, kenarından havaya kaldırarak hu hu diyerek bize uzanan eller ve bize bakan bir çift göz ...............

:D
.
.
******************************

2 Ekim 2009 Cuma

hayatındaki ilk diş fırçalayış.......

Az daha unutuyordum........

Bir kaç zamandır A.Y. nin dişlerini fırçalamaya başlamayı düşünüyordum. Vakti dün akşammış.

Yatmaya gitmeden önce altını değiştiriyoruz -akşam evde zaten pijamalı oluyor-, hadi bakalım A.Y. şimdi uyku zamanı, eee e yapmaya gidiyoruz, babayı öpelim diye telkinde bulunuyorum. A.Y. babasını öpüyor ardından gole gole gole- (güle güle çiftlemesinin sayısını henüz tutturamıyor :) an az 3 kez kesin tekrarlıyor) diyerek el sallayıp yatak odasına yollanıyoruz.

Bu akşamda aynı rutin için odamıza giderken ne zamandır -sebepsizce!!!- ertelediğim diş fırçalama işi aklıma geldi. Banyoya saptık. Önce ben fırçaladım. A.Y. izledi. Zaten daha önce sık sık bizi diş fırçalarken görüyordu. (ilk gördüğünde korktuğunuda eklemeyilim :) Zavallı çocuk ağzımızın niye böyle köpürdüğünü anlayamamış olsa gerek :))


Ardından parmak fırçamızı elime takarak O' nun kilere de, elbette macunsuz, uygulamaya başladık.

Tam olarak aşağı yukarı olarask uygulayamasakta, ilk tecrübe olarak gayet başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Ve sandığımdan daha kolay

Sonra kendi parmağına da takarak denettim. Bu kısmında daha çok yemeye- ısırmaya çalıştığı için fazla uzatmadık.

A.Y. de sandığımdan daha çok zevk aldı. Zira çıkarken bırakmak ve çıkmak istemedi :)

Ve son gittiğimizde diş Dr.unun bahsettiği bebekler için olan diş fırçalarından almaya karar verdim, çünkü sürekli benimkini almak istedi.

Çıkartmak üzere olduğu dişleri için -görebildiğim kadarı ile sağ köpek dişini çıkartıyor şu an- masaj oldu. Bu da O nu çok rahatlattı :)

Ta bi bu demek değil ki elimi hiç ısırmadı :DDDDDD

.

.

**************************************

hayatında ki ilk eskittiği ayakkabıları ! işte buna sevindim :)


İşte A.Y. nin ilk ayakkabıları bunlardı......................

Şimdi oldular ---> ilk eski ayakkabıları :D


"21 numara, Perlina - yazlık model"


A.Y. yaz boyu bu minik pabuçların üzerindeydi :)
Ayağında eskisin, üzerinde eskisin derler ya çok şükür tamda öyle oldu. Bir eşyayı eskittiğimize bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.

Çok sevindim çünkü,


ayakkabılarının eskimesi demek;


pamuk şekerimizin yürümesi demekti, buna sevindim,


biraz daha büyümesi demekti, buna sevindim,


büyüdüğünü gözle görebilmemiz demekti, buna sevindim,


yenisinin alınması demekti, buna da sevindim :P


A.Y. nin en kolay çıkarttığı ayakkabısıydı bunlar. Olduk olmadık yerde çıkartıyordu. Bebek arabasında otururken sürekli ayakkabılarını kontrol etmek zorundaydım, genelde çoraplarınıda bu ayakkabılarınıda yerlerden topluyordum. Diğerler ayakkabıları bağcıklı, onları çıkartamıyor. Yerlerden ayakkabı toplamaktan kurtuldum demekti, buna sevindim :D



Ayağından çıkartmakla kalmıyor, cırtcırtlarının kenarını diş kaşıma aracı olarak kullanıyordu. Son zamanlarda bende de alışılmışlık yapmıştı, birinde engel olsam birinde kendini rahatlatmasına -mikrop kapma ihtimaline rağmen- izin veriyordum :P (Aldığımız hiç bir diş kaşıyıcı bunu yapamadı malesef, diş kaşıyıcı üreten firmalar ürünleri tekrar değerlendirsin bence. Ürünleri bir ayakkabı cırt cırtı kadar olamadı :P ) Bu durumdan kurtulmuş olduk, buna da sevindim :D

Ama ben kıyamam ki bu minik pabuçlara......


Küçük adamlıktan büyük adamlığa geçtiğinde, kendine vermek üzere her eşyasından ilklerini sakladığım kutusuna gidecek şimdi bu bıdık ayakkabılarda...........


Bilgilnelim

*******************************


Bebekler için ayakkabı seçimi

Yaşamın ilk yılında ayaklar oldukça hızlı büyür. Erişkin ayakbüyüklüğünün yaklaşık yarısına ulaşır. Bu yüzden ilk yıl, ayakların sağlıklı gelişimi için son derece önemlidir.

İnsan ayağı oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir, 26 kemikten oluşur. Bebeklerin ayakları daha yumuşak ve esnek olduğu için anormal basılar deformitelere sebep olabilir. Bu nedenle bebeklerde ayakkabı seçerken çok dikkatli olmak gerekir.
Sıkkı ayakkabılar bebeğin ayaklarının normal gelişimini önleyebileceğinden, rahat ayakkabılar giydirilmeli. Bir çift ayakkabı en fazla 3-4 ay giydirilmelidir.


Ayakkabı alırken dikkat edilmesi gerekenler:

Ayakkabının ön kısmı yumuşak ve esnek olmalıdır.

Topuk kısmı daha sert, topuğu tutacak şekilde olmalıdır.

Bebeklerde 3 yaşına kadar bileğe kadar uzanan tipte ayakkabı giydirilmelidir.

Bebek ayakkabısı için şeklin yanı sıra yapıldığı madde de çok önemlidir. Deri veya kanvas en iyi materyaldir. Sentetik ne plastik ayakkabılardan uzak durulmalıdır.

Ayakkanın tabanı 1 cm’yi geçmemeli, kaymamalı ve sert olmamalıdır.

Topuğun yüksekliği 5-7 mm olmalıdır.

Ayakkabının içi elle kontrol edilmeli, ayağı rahatsız edecek dikiş çıkıntılar olmamalıdır.

kaynak

********************************

.

.


*******************************