4 Ocak 2010 Pazartesi

Fas / Morocco -bölüm 1-



Unutkanlıklarla dolu bir seyahati çok şükür sağ salim, hastalıksız , kazasız, belasız yaşadık bitirdik. (çölde gece yarısından sonra 3 saatlik bir kayboluşlada olsa -detaylarını daha sonra anlatacağım inşallah- )
Yaşananlar, çekilen fotoğraflar, ses kaydı bozulmuş bir makine ile yapılmış sessiz sinema oyununu çağrıştıran video çekimleri, (bu makine canımı fena sıkmaya başladı diyeceğim lakin onunda sonunun cep telefonumun akıbeti gibi olmasını istemediğimden susuyorum :P ) yapılan kritikler güzel bir hatıra olarak zihinlerimizde yerini aldı.

İlk olarak evden henüz 3-5 km ilerlemişdik kiiiiiii.............
en önemli şeylerden birini -bebekli bir yolculukta elimiz ayağımız olan birşeyi- unuttuğumuzu farkettim.

Gezilerde adeta A.Y. nin evi haline gelen BEBEK ARABASINI !!!
Geri dönelim almaya zamanımız olmadığı için, mecburen bir yerden bulur alırız dedik. İlk arayışımızı AHL nında gerçekleştirdik. Ve tabi ki bulamadık. Halkla ilişkilerdeki kızlar hava limanının eksiklerini yazıyorlarmış, bunuda eklediler. Yani olurda sizin başınıza böyle birşey gelirse belki siz oradan temin edebilirsiniz :)

A.Y. nin bu fotosuda peşinden koşmaya mecalimiz kalmayınca bulduğumuz çözümden bir kare. Valiz taşımak için arabaya hiç ihtiyacımız olmadı. Bundada önceki yolculuklarımızda da.
Hatta valizimizi bagaja bile vermiyoruz. Çocuklu bir aile olduğumuzuda düşünüp, buna hayret edebilirsiniz. Yanımıza az ve öz eşya alıyoruz ve fonksiyonel/uniseks v.s. v.s. :) bir ara valizimizdekileride yazarım unutmazsam.




Neyse bebek arabasını unuttuğumuzu henüz farketmiştim ki.......
bu seferde A.Y. nin battaniyesini ve yastığını unuttuğumuzu hatırladım !!!
( neyse ki çocuğu unutmadık :PPPPP )

Yastık çok da önemli değildi. Ama battaniyesiz dışarda uyuduğunda napacaktım ?
Neyse onunda yolunu THY nın yolculuk sırasında dağıttığı battaniyelerinden birini ödünç alarak bulduk.
Şhiiiiith.... aramızda kalsın. zaten dönüştede geri bıraktık ;)




5 saatlik uçuşta A.Y. yi avutmak zor olacak diye düşünüyorduk ama çok şükür, hiçde öyle olmadı -yemek yedirme olaylarını saymazsak- ilk iki saat uyudu. Sonrada yolda oyalanması için alıp hiç göstermediğimz kitabı ve bir oyuncağı ile oyalamaya çalıştık. Hostelerden birisininde 11 aylık oğlu varmış. Halimizdan en çok O anladı. Sağ olsun bizimle ekstra ilgilendi ve çok yardımcı oldu.




Uçak Kazablanka ya indi. Europcar dan arabmızı bu sefer GPS li kiralayarak otele yollandık. ( GPS e vurgu yapmamın sebebini ilerde anlayacaksınız ! )
Arabanın arka canımdan çekilmiş ilk Kazablanka fotoğrafı. Bu defa çok fazla ve güzel fotoğraf çekemedim.




İlk durağımız büyük bir AVM oldu. Bebek arabası almak için. Ama gördüklerimizin hepsi kötü ve çok pahalıydı. Burada hiç bakmayacağım cinsden bir model 499dirhem ~ 50 € idi. Vazgeçtik. Almışken bari baston pusetlerin en basit ve hafif modelinden almak istedim, hiç olmazsa dönüşte Tr.de de kullanabileyim diye. Ama öyle bir model yoktu. Başka bir yerde denk gelir ümidi ile çıktık.

Bizdeki carrefourlara çok benziyordu. (Küçülen dünya dedikleri bu olsa gerek). Orada da her taraf yeni yıl süs püs zımbırtıları ile doluydu.



Hotelimizi her ne kadar inernetten bulmuş, seçmiş, incelemiş ve beğenmiş olsam da gittiğim bölgeyi göz önünde bulundurarak beklentilerimi çok alçak tutmuştum. Hotel club Val dAnfa beni çok şaşırttı. Çünkü
beklemediğim kadar temiz ve güzeldi :) Çalışanlarının nazikliğide cabası. Yani Val d'Anfa ya bizden tam not :P

Dalga sesleri gece boyu uykumun arasında bana nerde olduğumu hatırlattı.
Gece A.Y. ile birlikte uyuma zevkide anlatılmaz yaşanır cinstendi. Gece uyansada yan yana olduğumuz için çoğunu hatırlamadım bile. Hatırlamayış sebebim yorgunlukda olabilir.




Mevsim itibari ile Muson yağmurlarınınde ne olduğunu öğrenmiş olduk. Hava sıcaklığı 20 derece civarlarında idi. Hemen hemen her gün aralıklarla yağmur yağdı. Yağmurlu havadan haberdar olduğumuzdan yanımıza şemsiyemizi ve A.Y. nin unuttuğumuz bebek arabasının yağmurluğunu almayı unutmamıştım. Ve fakat bebek arabasını evde, şemsiyeyide otel odasında!!!! unutunca ikiside bir işe yaramadı.

Yolda bizdeki yağmurda ortaya çıkan satıcılar gibi bir şemsiyeciden 30 dirhem ~ 3 € ya aile boyu bir şemsiye aldık.

Dönüşte hava limanında yere düşürdüm üzerinden araba geçti. Orada kaldı.
Valizdeki şemsiye yüzünden gümrük polisi hepi topu 1 tane olan ve oradan aldıklarımızla zar zor kapatabildiğimiz valizimizi didik didik edip sinirlerimi bozdu. Ve fakat şemsiyeyi bulamadık. Bizi şirin bir aile olarak görüp (A.Y. nin katkılarıyla) lütfederek aramaktan vazgeçti. Sonra Türklüğümüzle ilgilenerek bize iltifatlarda bulundu. o ara şemsiyeyi bulsaydık onunda üzerinden ben geçebilirdim.




İlk akşam yemeğimizi yediğimiz Restaurant le Bismane.




Oraya has topik meyva suyunu tadı harikaydı.
Veee AY. ilkkez pipetle içmeyi öğrendi :)

( geçen günde (28.12.2009) bardağa üfleyerek baloncuk yapmayı öğrendi ve çok hoşuna gitti. Hatta onu kahkahalara boğdu. Çocuk olmak bu demek galiba. )

Orada bulunduğumuz günler boyunca çok değişik yerlerde yemek yedik. Hepsininde ortak noktası başlangıçta bir tabak dolusu soslu zeytin ve beraberinde esmer ekmek getirmeleri oldu. Bu sofra alışkanlıklarını çok sevdim. Zeytinler süper lezzetliydi. Neredeyse hepsinide bitirdik :P



Fas 1959 gibi yakın bir tarihde Fransız sömürgesinden kurtulmuş. Etkileri halen oldukça hissediliyor.

Ülkede resmi dil arapça olsada diplomaside, yönetimde kulanılan dil ve halkında % 90 nın bildiği dil Fransızca.
Bir çok adet geçmiş Fransızlardan. ilk olarak hissettiğimiz, servisin bir Fransız restaurantıymış gibi çoook çok geç gelmesi oldu -ki burada olsa mümkün değil beklemezdim. Ve turistik denebilecek bir yerde menüde hiç ingilizce kelime yoktu! Sadece menüdemi hiç bir yerde, hiç bir tabelada, hiç bir yazıda ingilizce bir kelime yok. Hatta hava alanında dahi ingilizce anons yok inanabiliyor musunuz?

THY dönüşte hava şartları yüzünden 1 saat rötar yaptı. Onu bile arapça ve fransızca anons ettiler. Ardından THY dan -muhtemelen uçuş personelinden bir bey bildirdi. Her ne kadar öncesinde panodan öğrenmiş olsakta, çok hoşumuza gitti :)

Neyse anlayamadığımız menüye bir süre baktıktan sonra, yöresel yemeklerini tadmak istediğimiz söyledik.Önce salata servis ettiler. Genel olarak bizim salatalarımız benzerdi. Aynı olarak şakşuka, arnavut ciğer, çoban salata, pancar turşusu geldi. Rendelenmi havuç ve rendelenmiş salatalığa şeker ilave ederek yiyorlar. Ben küçükken babam rahmetli bana havucu şekerleyerek yedirirdi. O günleri hatırladım. Şekerli salatalığa gelince salatalığı ve cacığı bol tuzlu seveen biri olarak hiç hoşuma gitmedi.



Seksu billahm- Etli ve Sebzeli Kuskus ve Tadjin- Tajin

Kuskus bizdeki küçük yuvarlak makarnadan yapılan kuskus değil. İrmiğin daha irisi. Üzerine orta yere kuzu/tavuk eti yerleştirilip etrafı muhtelif sebzelerle çevriliyor ve üzerinde kuru erik, kuru üzüm ve tarçınla tadlandırılıyor. Fene değil ama benim olsada yesem dediğim diyeceğim bir yemek değilmiş.

Tajinse kenikli etten yapılmış içinde bedem, kuru erik, kuru hurma, kuru kayısı gibi muhtelif kuru meyvelerinde bulunduğu sulu bir yemek. Bence Kuskusdan daha iyi. Zaten kuru meyveleri hep sevmişimdir.

Fas mutfağı tatlıyla tuzlunun bir arada bulunduğu ilginç yemeklerin olduğu bir ülke.
.
.
.

10 yorum:

Ceyda Türkgeldi dedi ki...

unutkanlıklarla dolu ama bence çok keyifli bir gezi olmuş. yemekler bana uymasada görmek isterdim.ne iyi yapmışsınız ailecek.
mutlu yıllar canım

Asuman Yelen dedi ki...

Hoş geldin canım.
Seni merakla bekliyordum, seyahatnameni bir an evvel görebilmek için. Unutulanlara, kırılanlara rağmen güzel bir seyahat olduğu kesin. Zevkle okudum. Devamını merakla bekliyorum. Bir şey için yorum yapmak istiyorum. Mutfakları beni şaşırttı biraz. Nedense (sert çöl iklimi çağrışımı olabilir) ben acı baharatların ağırlıklı kullanılacağını düşünmüştüm. Tatlı tuzlu karışımı epey garibime gitti. Salimen dndüğünüze sevindim.
Sevgiler ve tabii mutlu yıllar.

My Smitten World dedi ki...

sabirsizlikla bekliyordum bu tatil yazini... eminim cok güzel vakit gecirmissinizdir :) 2. bölümünü bekliyoruuum :)

ceydabural dedi ki...

hoşgeldin :) pek keyifli geçmiş anlaşılan

R. Berin Tuncel dedi ki...

eğlenceli bir gezi,eğlenceli bir yazı.
herşeye rağmen tad almak değil mi aslolan:) ?

sirinanne dedi ki...

İlahi bebek arabası da unutulur mu hiç :D
Fakat böyle her koşulda başarılı bir gezi yapabileceğinizi görmüş oldunuz.

Benim minik de geçen cuma ilkkez pipetle nar suyu içti. Bu da benden havadis olsun :P

Asuman Yelen dedi ki...

Canım, devamını bekliyordum. Umarım iyisindir. Bende bir çiçeğin var. Alırsan çok sevinirim.
Sevgiler...

e. t. dedi ki...

Asuman ablacım,
ilgine çok teşekkür ederim.
Bu yazı biraz talihsizmiş, o kadar zaman oldu başlayalı hep bir iş çıkıyor ve bir türlü tamamlayıp yayınlayamıyorum. Bugün yayınlayacağım inşallah ;)
çiçek mi?
a aaa bu ara çiçekten yana şansım açıldı. ne güzel.
Hemen geliyorum almaya :)

Adsız dedi ki...

selam ben senay, gercekten super bir blog, eger facebook veya twitter varsa eklemek isterim...

e. t. dedi ki...

Senay hoş geldin.
epey zaman önce ucukbeyaz diye twittera kaydettim ama öylece kaldı :)
beğenmene çok sevindim.