21 Nisan 2010 Çarşamba

kürdanı hissetmek ! ? :S ! ? :O ! ! !

Epeydir aklımda olan kürdanlarla oynanan bu oyunu A.Y. nin bu kadar seveceğini bilseydim hazırlamak için hiç vakit kaybetmezdim :)

Gerekli olan şeyler resimde gayet açık görünüyor...
Kapağında delikler açılmış bir kavanoz ve sivri kısımları kesilmiş bir miktar kürdan.
İşte hepsi bu.


Birer birer attıktan sonra ....
Acaba ikişer üçer atabilir miyim denemeleri.


Sadece kürdanı nasıl kavanoza dolduracağımızı gösterip O na bıraktım ve sessice O nu görüntüledim.
Hepsi kavanoza dolmuş kürdanların çıkardığı sesi dinledi.
Sonra da ters çevirip sallayınca deliklerden kürdanların döküldüğünü fark etti.
Dökülen kürdanları -nerden aklına geldiyse- hissetmek istedi ! ! ! ?
Bundan sonrasında sizi yorumsuz görüntülerle baş başa bırakıyorum......






















Kürdanlardan sıkılıp parmaklarıyla oynadığımız kuş yakalam oyunu aklına geldi.
Avcunun ortasını gösterip;
Burada bir havuuuuz,
Ortasında bir kuş,
bu tutmuş,
bu yolmuş,
bu pişirmiş,
bu yemiş,
bu da hani bana hani bana demiiiiiş.
şeklinde olan ve bilmeyen hemen hemen pek kimsenin olmadığını düşündüğüm oyunu kendince oynadı.

12 Nisan 2010 Pazartesi

hafta sonu ne demek ?

Uzun süredir görüşemeyen iki dostun
bir araya gemesi demek.
Mis kokulu bir kek,
Muhabbet dolu bir kahvaltı demek.
Uzayıp giden bir muhabbetle,
Kalkmak bilmeyen bir kahvaltı sofrası demek.

Ilık bir bahar sabahını,
rengarenk boyalarla boyamak demek.
Henüz ikinci baharını yaşayan bir tazenin,
renkleri keşfedişini seyretmek demek.


Bahçede hamak kurmak demek.
Kurulu hamağa binmek demek.
Salıncakta sallayan olmaktan,
Sallanan olmaya terfi etmek demek.
Boyuna bakmayan bir küçük adamın,
boyundan büyük salıncağı ciddiyetle sallaması demek.
Sallayan olmaktan duyduğu mutluluğu,
mutlulukla seyretmek demek.
Baharla uyanan ördekleri seyretmek,
Seyrederken kahvaltını onlarla paylaşmak,
Paylaşmayı öğretmeye çalışmak demek.

Sevdiklerinler beraber olmak demek,
herşeyi sevmek demek.
Sevmek için bakmak,
sevmek için seyretmek demek.
Yaradana elfü elfi hamd ü senalar etmek demek .............

6 Nisan 2010 Salı

Hayatında ki ilk SON !!! ve yeni bir başlangıç....

21 MART 2010 PAZAR


21 Mart 2010 Pazar
22 aylık olmana 1 gün kala
Öyle bir tarih ki bu;
rahatlama dönemi sandığım ama hiçte öyle olmayan,
büyüdüğünü anlayıp mutlu olacağımızı sandığım fakat içimde garip bir hüzün bırakan,
özgürleşeceğimizi sanıp mutlu olacağımı sandığım fakat bağımlı olmayı bu kadar sevdiğimi ve benimsediğimi bilemediğim,
benim gibi kısıtlanmaya gelemeyen birine göre olmadığını düşündüğüm fakat şimdi tamda bana göre olduğunu anladığım
bir dönemin son günü.

Bakıyorum sana.........

ne çok büyüdün,

ne çabuk büyüdün,

ne zaman büyüdün ?

Aslında 2 yaşına kadar seninle bu güzelliği yaşamak istemiştim ama kısmetten ötesi yok. Sabahında sonunu benim bilebilmediğim bir güne uyanmışız. Öğlen uykusuna uyumak istediğinde yaraya sarılmış yarabandıyla şok oldun desem yanlış söylemiş sayılmam. Ben bile şaşırdım aslında. Bunu bazıları taktik olarak uygulasa da bizimkisi gerçek oldu.

Şu bir gerçek ki;

işe yarayan bir yöntem olmasının yanı sıra, bebeğinizin daha 2 yaşına bile girmemiş göz bebeğinizin sizin için üzülmesiyle içinizin acıdığı, içinizden birşeylerin aktığı başka bir an daha var mıdır bilemiyorum.

Ve bu durum öyle bir oturuyor ki insanın içine tarifsiz.

Sadece siz ona kıyamadığınızı sanarken bakıyorsunuz ki O da size kıyamıyor.

Hem de öyle bir kıyamama ki,

O nu geceleri mis gibi uykusundan uyandıran bir tiryakiliğe rağmen sizden gık deyipte birşey isteyemiyor.

ilk tepki: anne uufff olmuş deyip boynunu büküyor. Sık sık görmek istiyor. Sanki inanmak ve kabullenmek istemediği bu duruma ikna olmaya çalışıyor gibi.

ilk gece: uyandı ama hiç birşey istemeden anne uf olmuş diyip kucağımda uyudu :( Ben kıyamayıp biberonla üt getirdim. Hepsini içti.

ertesi gün: gün boyu zaten iş yerinde idim. akşam yine sık sık uuff olmuş diye kendini telkin ve ikna etti :(

ertesi akşam: tıpkı ilk gece gibiydi. yine süt verdim.

üçüncü gün: aynı şekilde, fakat ben çok kötüyüm. Hani çok ağlayacaktı. Tamam ağlamasın ama böyleside insana acayip zor gelen bir durummuş. Kendimi mücadeleye hazırlamışım bu merhamet dolu kabullenniş beni resmen bitirdi. içim acıyor.

üçüncü gece: yine 3 dolaylarında uyandı. Bu sefere gece biberoa alışmasını istemediğim için kucağımda uyuttum. "anne süt getir, ane süt getir, süt" diye tekrarladı :(

Dördüncü gün: Gündüzleri neyse ki işe olduğum için gündüz bu duruma alışık. Kendi kabullenmiş görünüyor fakat olduk olmadık kişilere anne uf olmuş diye anlatmaya ve olmadık yerlerde bakmaya kalkıyor :)

Dördüncü gece: hiç uyanmadı. Elhamdülillah. Bu durum son iki yıldır bir ilk. İçimdeki hüzne rağmen :D

Sonraki gecelerde yine saat üç gibi kalkıp "süt getir" diyor. İki üç kez bir çay bardağı getirip bardakla içirdim.


Artık gerçekten bağımsız ve ayrı bir bireysin. Şimdi daha çocuksun. Çok şükür.

Bu kadar kolay olacağını ve senden çok benim etkileneceğimi bilemezdim.

Ve ben seni beslerken şimdi sende başkalarını besler oldun!!!!

Resme göre beslediğin sadece iki üç tavşan olsa da,

sevgimizle seni beslememizi tembihlemişken sevginle biz beslenir olduk.

Canım oğlum inşallah yaşamın boyunca etrafını sevginle hep besle.

Ve inşallah seni ömrüm yettikçe hep besleyeyim sevgimle.

1 Nisan 2010 Perşembe

esir olmak bu olsa gerek!

ah bu sahne ne kadar da tanıdık.........

hatta o beşiğe nasıl sığabildiğimizi ve dahi Öz.ün orada hafiften horlayarak nasıl uyuyabildiğine şaşırıp kalıyorum.

Bence burada ki babanın da yapması gereken bizdeki babanın yaptığı gibi şartlara teslim olup, kendini ortama uydurarak keyfini sürmekti :)