İşi bırakma noktasındayım.
Neredeyse son bir ayın, her haftasının, her hafta içinin, 4 günü işi bırakıyorum 1 günü acaba ? diyerek vazgeçiyorum. Kalan 2 gün olan hafta sonunuda yeni gelen haftanın nasıl geçeceğini düşünerek, korku ve tedirginlik içinde çocuum ve kocamla vakit geçirirken bu duygularımı bastırmaya çalışarak geçiriyorum. Düşünüyorumda;
haftanın acaba ? dediğim o bir gününü ortadan kaldırsak sorun çözülüyor gibi.
Bu noktaya nasıl geldik?
3 hafta kadar önce A.Y. sabahları bizim işe, O' nun sa kreşe yetişebilmesi için sınır olan saat 7:00 hadi çook zorlarsak 7: 10 da uyanamamaya başladı. Bizim kreşin 7:30 da açılması ile bin1 rica, minnet, yalvarma, kapısında yatma gibi tekniklerle servis saatini 7:30 a, kreşin açılma saatinide 7:28 e getirtebilmiş ve dolayısı ile işe her Allah ın günü servisce 7-8 dakika geciken birisi olarak, bu saatide kaçırınca kendi arabamla artık işe neredeyse 30-45 dakika kadar gecikir oldum.
Elbette ki sadece iş bu gecikmeden ibaret değil. Bunun öncesi ve vallahi iş yerindeki etkisinden çok (bu da ayrı bir şükür konusu-çünkü iş yerinde bu ara iş yok gibi, dolayısı ile PDKS ye bakmadan benim geliş saatimi fark eden yok gibi ;) bu satırlarıda idarecilerimin okumadıklarını varsayarsak, ki hiç sanmam ) evde yarattığı 8,5 şiddetindeki depremin bünyemde bıraktığı hasarı artık kaldıramaz oldum.
Tüm ciddiyetimle söylüyorum ne anam, ne babam, ne kocam, ne hocam, ne de müdürümden korkmadım be bu çocuğuktan korktuğum kadar !!!! Acaba çocuk elinde kukla olan anne-babamı olduk ki ????
Nerden baktığımıza göre değişir bunun cevabı.
Daha 2,5 u 3 ay geçmiş şu bebeklik yıllarında, O' na bu en güzel ve en derin (ciddi manada derin ama derinliği en fazla bi yarım saat sonra kendiliğinden biten) uykusundan uyandırdığım için nasıl vicdan azabı duyuyorum.....
O' da sağ olsun bunun acısını, sabahları bilerek ya da bilmeyerek yaşattığı binbir eziyetle çıkartıyor.
Yoksa O ( O' nlar ) daha bu pazarlıkları, öc almayı, acı çıkartmayı bilmeyecek kadar taze ve masum mu ????
Onu yaşadığım tüm telaşın, koşturmanın, kaçan dünyayı yakalamacanın dışında tutmaya çalış-tım-ıyorum. Sabahları kalbimin olanca güm gümlemesine, gözümün O' na çaktırmadan habire saate gitmesine rağmen sakin ve usulca konuşmaya zorlanmış sesimle, herşeyi aynı usul ve aynı sırayla yapmaya çalışmakla........
İlk çabamız elbetteki daha erken yatırmaya çalışmak oldu. Zaten 9 da yatağa girmiş oluyorduk. saati 8 e çekerek, çekmeye çalışarak başladık. ama yatağa girmek demek sizinde bildiğiniz gibi uyumak demek değil !!!!
Okunan kitap sayısına sınır getirmek de masalların bitemesi demek değil, bizim susmamız O' nunda susması demek değil, sürekli keloğlanı anlat, o bitince hırsızları anlat (Bremen mızıkacılarını kast ediyor), o bitince tepik vurmuşu anlat (dedesinin anlattığı keloğlan ve eşeği ile olan uydurmasyon olaması kuvvetle muhtemel masal) Onlar bitse hayvanat bahçesini anlat, o bitse anne tiyatroyu anlat (o hafta nei izlemişsek) vıdı vıdı vıdıııı vıdıı vıdıııııı
hepsi bitse 35. kez su içicem, bak bu son içişin ne kadar istiyorsan iç sonra yok desem, yastığa kafasını koyunca
-anne susarsam başka su yok mu? deyip kendi kendine tekrarlayarak
-bu son başka yok diye mırıldanarak içimi cızlatması, onu kabul etse ayran içicem, 7.kez çişim geldi, yeni yaptın desem kakam geldi......
imdaaaaattttttttttttttttt
derken saat ancak 22:00 dolaylarında uyuyor.
Bende kendinden geçmiş, sürünür halde ya 5-10 dakika da salonda sürünüp yatıyorum ya da doğruca kendi yatağımda uykuma devam ediyorum. İşden 18 de gelmiş ve 21 de uyumuş biri olarak 3 saatlik ev hayatı elbetteki bana yetmiyor !!!!
Ertesi gün, önceki günlerden biriken işlerle malesef artık yuvarlanıp gidemiyoruz !
En son dün gündüz uykusuna yatırmayarak akşam saat 20:00 da uyumasını sağladık ama sonuç nafile :(((((
Çocuk sabahları uykusunun bölünmesini is-te-mi-yor !!! kendi kendine uyanmak istiyor.
o kadar.
var mı ötesi ?????
Sabahları yumolu yumomun içine kaçan çaki ye, ne O' nun ne de bizim dayanma güzcümüz kalmadı :(((((
Şu an başım öyle ağrıyor ki ne yazdığımında tam olarak farkında değilim. ama bu yazıı bu hali ile yayına vermekde de kararlıyım, bende sizinle ilk okuma yapıcam :s ha birde unutmadan cumartesi daha öncede zevkle yemek yediğimiz ve memnun kaldığımız bir yerde kuzu eti yiyip zehirlendik, anladığınız üzere çok şükür halen hayatta ve sağlıklıyız, her ne kadar kusma özürlü kocama gece sabaha kadar serum verselerde. Allah dan yumolu yumo fazla yememişdide O na bişey olmadı.
Demek ki neymiş:
1- yemek yemeyen çocuğa ısrar etmeecekmişsiniz !!!
2- kusmakdan korkmayacak, yerine göre bunun ne kadar faydalı ve gerekli bir tepki olduğu ruha ve vücuda anlatıp kabul ettirilecek, bunu öğrenmeye çalışacak, gerekirse kolayca (ağlayarakda olsa) curk diye kusan hatun kişiden ders alacakmışız
ilgili kocalara duyurulur.
.
.