28 Temmuz 2010 Çarşamba

çocuğunuzun olmayacak tutturmaları sizi mahcup mu ediyor?


Blogcuanne Dr. Harvey Karp' ın seminerinde aldığı notları paylaşmış bizimle...
diyor ki;
Bebekleri hayatlarının ilk yılında mutlu etmek için şunlara dikkat çekiyor:
- Kolik, genellikle karın ağrısı, gaz sancısı, süt alerjisi gibi sebeplere bağlanmaya çalışılıyor. Ama koliğin asıl sebebi bebeklerin üç ay erken doğmaları.
- Bebekler üç ay erken doğuyorlar, çünkü beyinlerinin –ve dolayısıyla kafalarının- daha fazla büyümeleri halinde çıkabilmeleri mümkün değil. Bugüne kadar da sırf bebeği 3 ay erken doğmasın diye onu 12 ay taşımış olan bir anne de görülmüş değil!
- Bebeklerin, işte bu hayatlarının ilk üç ayında hala ana rahmindeymiş gibi hissetme ihtiyaçları var. Bunu yapmanın da 5 basamağı var: Kundaklama, bebeği yan ya da karın üstü yatırma, kulağına şşşşhhhh diyerek beyaz gürültü yapma, bebeği ufak ufak hareketlerle sarsmadan ama hızlı bir şekilde sallama, ve emme ihtiyacını gidermek için emzirme ya da meme verme.
- Bunlar bu sırada yapılırlarsa şöyle bir etki doğuyor: bebek, kundaklandığı zaman kollarını hareket ettiremediği için kendisini korkutmuyor. Kendini yine ana rahmindeymiş gibi hissediyor, ve “sakinleşme refleksi” tetikleniyor.
- Kundağın ardından gelen şşşşhhh’lama, sallama, ve emzirme/emzik verme de onun sakin kalmasını sağlıyor.
- Ebeveynlerin en çok korktuğu şey olan Ya alışırsa, ya şımarırsa? türünden korkular da aslında yersiz. İlk üç ay bebeğin şımarması mümkün olmadığı gibi odasında beyaz gürültü dinletmek bütün bu “alışkanlıklarını” atlatmasında yardımcı oluyor. Kundaktan vazgeçmeyi düşündüğünüz 4-5 ayda, mesela, beyaz gürültü sık sık uyanmasını engelliyor, ya da uyandığında kendi kendine uykuya dalmasına yardımcı oluyor.
- Bebeğin ilk bir sene, ve hatta daha fazla, odasında gece boyunca beyaz gürültü dinlemesinin hiçbir sakıncası yok. Ondan vazgeçme zamanı geldiğinde iki hafta boyunca sesini her gün biraz daha kısarak bu alışkanlığını törpüleyebilirsiniz.
Toddler (1 yaş-4 yaş) arası çocukları mutlu etmeye gelince:
- Bu çocukların aslında ilkel insanlardan hiçbir farkı yok. Tıpkı onlar gibi, beyinlerinin sözel iletişim kuran tarafı değil de, duygusal iletişim kuran tarafı daha gelişmiş olduğu için bu çocuklara laf anlatmaya çalışmak, hele de mutsuz ve sinirli oldukları zaman, işe yaramıyor. Onun yerine “çocukça” (Toddler-ese) diyebileceğimiz, bol tekrardan ve fiziksel dışa vurumdan oluşan bir dili tercih etmek lazım.
- Karp’ın “Fast food kuralı” olarak tanımladığı bu yaklaşım, Burger King ya da McDonalds gibi bir restorana gittiğinizde sipariş vermeye benziyor. Nasıl sizin “iki hamburger-biri bol ketçaplı olsun, iki kola-birinde buz olmasın” iletinizi aynen tekrar ediyorsa sipariş verdiğiniz kişi, siz de çocuğunuzun “kurabiye isterim, isterim de isterim” yakarmalarını “kurabiye istiyorsun. İstiyorsun, biliyorum, istiyorsun” şeklinde tekrar etmeniz lazım. Kurabiyeyi vermeyecek olsanız bile onun isteğini anladığınızı bilmesi sinir krizini her iki tarafın da minimum hasarla atlatmasını sağlıyor.
- 1-4 yaş arası çocuklar sürekli kaybediyorlar. Ağızları beyinlerinin hızına yetişemediği için istedikleri gibi konuşamıyorlar. Hızlı koşamıyorlar. Tartışmaları kazanamıyorlar. O yüzden ara sıra onların da “kazanmasına” izin vermeli ebeveynler. Hafif “salak” gibi davranmalı. Ayaklarına bakarak “senin burnun burada mı?” diye sormalı mesela… Çocuk da “Deli mi ne? Bunu ben bile biliyorum!” diyerek kendini iyi hisseder böylece…...

başı ve sonu için

--------------------------------------------------

Kandil günü Ahmet Yusuf' la markete uğramak zorunda kaldığımızda A.Y. çikolata diye tutturdu. Çikolata istiyorum diye başladı, şiddeti giderek artan ses seviyesiyle !

Neyse ki sadece etrafımızdakilerin duyacağı seviyeye çıktı :)


Önce, gidince yemek yiyeceğimizi sonra ona istediğini verebileceğimi söyledim.
Aynen istemeye devam etti.

bende bu metodu bilmeden;

bende çikolata istiyorum bende......cümlesini yani onun bana söylediklerini, çocukça bir sesle ve neredeyse onun ses seviyesine yakın bir seviyede o tekrarı bırakana kadar gülerek ve melodileştirerek söyledim !
Ve bu işe yaradı :D

Her ne kadar söylediklerim ona o an O'nu anladığımı hissettirmese de.....


bu arada alacağımı alıp kasaya kadar gelmiştim bile.

Markette bizi görenler, duyanlar bize nasıl baktı ve ne dedi hiç farkında değilim.
Farkında olsam da ne farkeder :D

Henüz bu tarz bir durumu 2. kez yaşıyorum. Fakat etrafımdaki (pazarda markette, dışarıda....ki ) annelerden gözlemlediğim bu tarz tutturmaları, inatlaşmaları, -her çocuk gibi- bu tarz sorun çıkardığında ÇOK FAZLA STRESE GİRİP OLAYI GERĞİNDEN FAZLA BASTIRMAYA ÇALIŞMALARI.
Bırakın, mahcup olmaya gerek yok*

Bu çocuk!

nihayetinde her yerde her şeyi yapması olası varlık, yoksa adı yetişkin olurdu değil mi ;)

Bunu ayıp, etraftan ne derler, ne şımarık çocuğu var, çocuğunu eğitememiş mi derler düşüncesi ile yaptıklarını sanıyorum.

2 yıl 2 ay 6 günlük annelik tecrübemden edindiğim en büyük bilgi

ANNE RAHAT = BEBEK/ÇOCUK RAHAT

Hepinize rahat ve huzurlu günler......


*bu düşünceye katılanlar bir ooohhhh çeksin, katılmayanlarsa sinir harbi yaşamaya ve gerilmeye devam etsin ;P

8 yorum:

seyabb dedi ki...

Harika bilgiler.Emeğinize sağlık.

sirinanne dedi ki...

Ben yerim o mızlayan A.Y.yi.

memolininannesi dedi ki...

super oldu bunları yazman...tesekkurler bu arada cısı bırakma operasyonumuzun 3 gunu ve 2 kez kaka 2 kezde cıs dısında bır kaza olmadı. ınsallah kısa surecek gıbı bu krız...


gorusmek uzere..

www.memolininannesi.blogspot.com

e. t. dedi ki...

Kardeşim;
teşekkür ederim.


Suinci;
değil mi ama onlar sadece çocuk.
VE oldukları gibi çocukça davranıyorlar. Yani biz nasıl tepki vereceğimizi bildikten sonra aslında ortada problem yok :)


şirinanne;
ye ama bitirmeeee :)


memolinin annesi;
inşallah hepimiz için bu öğrendiklerimizi kullanmak kolay olur.
tuvalet olayınada çok sevindim, en kısa zamanda bu kadarda olmaz inşallah :)

Adsız dedi ki...

ben dayanamam alırım... babası Öz

Güneş Akay dedi ki...

Anne Rahat=Bebek Rahat BUDUR :=)

Sevgiler.

e. t. dedi ki...

Gücübe;
;)
bizdende.....

Çocukla Kampa Gidilir (mi?) dedi ki...

annelerin diğer insanlar ne der'i unutup çocukla sanki aynı yaşatymış gibi tartışmalarına anlam veremiyorum. çok görüyorum dışarda, akrabalarımda, anne çocuğuyla basbayaaaa tartışıyo!!
bende ayıramıyorum bu sefer çocuk hangisiydi diye...

çocuklar çocuk da annelerde çocuktan çocuk oluyor ki bu hiç hoş bir durum olmuyor...


bir de çocuk mesela banyoya girmekten saçlarını şampuanlatmaktan nefret ediyor, annesi bağırış çağırış yıkıyor çocuğu. ne gerek var. daha dün akşam yeğenimle ki 4 yaşında ve şampuandan nefffffret ediyor, (anneannesi temizlensin diye bastırarak liflediğinden yüzünü gözünü şampuan içinde bıraktıklarından çocuk banyo-duş lafı geçinde resmen hırçınlaşıyo.) duşa girdik, oyunlarla yıkadım onu saçlarını da sampuanladım ve hiç ağlamadı, kuaföre gittiğimde kuaförün benimle konuştuklarını anlattım, sanki o da müşteriymiş gibi saçlarınıza bakım yapmamı ister misiniz hanımefendi, şöyle durmalıyız öyleyse hanımefendi diye diye tertemiz olduk, br de şampuan döktük sonunda kovasına köpürtüp köpürtüp "kar yağdıııı" dedik. kovasının içine oturdu aaa çiçeğimizi sulayalım, bu sıcak havada susuz kalmış, ne çiçeğiymiş bu dedim: papatyaaa dedi. papatyamızın taç yapraklarını bile suladık:) hiç ağlamadı. annesi va halam şaşırdı.

şaşıracak ne var ayol: çocuk o! oyun seviyo. insan gibi davranılmak istiyo. hayatı eğlenceli görmek istiyo... biz nasıl bizimle sohbet edilsin istiyorsak, birisi birşeyini bizimle paylaşsın istiyorsak onlarda istiyor. çocuklarda insan ;)

Ahmet Yusuf'un avuçiçlerinden öptüm. Sizide :)